Murathan Mungan
Diğer
12 Aralık 2025
Murathan Mungan
Size özel tarihler, anlar, anılar vardır. Hiç unutmadığınız… Murathan Mungan’ın metni ile tanıştığınız an da öyle bir iz bırakır.
Benim Murathan’ın metni ile tanışmam lise yılllarıma dayanır. 1976 senesiydi, Milliyet Sanat dergisinde dönemin yaygın akımına kapılan şairlere yönelik olarak, şiirin ceset sevicilik olmaması gerektiğinden dem vuruyordu lezzetli bir dille. Özlediğim cesaret buydu, angaje edebiyata tenezzül etmemek. Odamda “İşte bu!” diye kendi kendime bağırdığımı hatırlıyorum…
Solcuydu, sosyalist ahlaktan besleniyordu ama “kalabalığın sesine kendini çok da kaptırmaması gerektiğini” genç yaşında kavramıştı. Bu, onun “hiçbir zaman bir klik adamı olmayacağının da göstergesiydi.”
İdeolojilerin körleştirici yanına karşıydı. Bir söyleşisinde “Cumhuriyet’in kurucu ideolojisi etrafında örgütlenmiş yazarlardan hep Cumhuriyet’in nimetlerini övmesi beklendi ya da köy edebiyatı köyün kutsanmasına dönüştü. (…) Edebiyat bir Milli Eğitim müfredatı parçası değildir. Edebiyatın varlığını sürdürecek olan en önemli şey verdiği hazdır, başka bir sanat disiplininden alamadığımız hazzı almak için edebiyat okuruz.” diye anlatır bu durumu.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İtalyan Edebiyatı’na başladığımda o, Tiyatro Kürsüsü’nden mezun olmuştu. Karşılaşamadık.
Buluşmamız 80’lerin ortasında İstanbul’a taşındığında oldu, Aynalıçeşme’deki ilk evinde. Antika parçaların serpiştirildiği, mavi likör bardakları ile geçmişe saygı gösteren, kıymet bilen, kitaplarla zenginleşmiş, renkli yazara yakışan bir evdi; gösteriş ile gölge düşürülmemişti. Nitekim Atıf Yılmaz “Hayallerim, Aşkım ve Sen” filminin yazar kahramanı için bu evi seçmişti; başrolde Türkan Şoray oynuyordu.
O eve hangi kitabı üzerine söyleşiye gitmiştim, hatırlamıyorum; unutamadığım, tam evden çıkacağım sırada gelen komşu kızı oldu. Hiç tanışmadığı yakışıklı gence atkı örmüştü. “Sizin için.” dedi ve telaşla kaçtı. Kapıyı kapattıktan sonra birbirimize bakıp yutkunduk, üzülmüştük.
“Murathan çok iyi bir yazar olmasının ötesinde çok iyi bir okurdur: ‘Yalnızlığı anlamlandıran, güzelleştiren, zenginleştiren bir şey okumak.’” der. Doğal olarak evi kütüphane niteliğindedir; on binlerce kitabının yerini hatırlar, sehpasının üstü her zaman alabildiğine doludur, zevk aldığı için okuduklarının ötesinde her kitabı için sayısız okuma yapar.
Gözlemlemek de onun için bir okuma biçimidir.
Şimdilerde yine değişik alanlarda gözlem ve bilgi biriktiriyor. Yeni romanı “Veranda” için mesela… Romanının kahramanı İtalyan Kız Ortaokulu’nda okumuş; koridorları, sıraların biçimini, rahibeleri sorar. Romandaki kadınlar terziye giderler; eski Burda dergilerine, paftalara bakar, tek bir cümle için bile hummalı bir araştırma yapar.
“Zonguldak” öyküsünü çalışırken kalkıp Zonguldak’a gitmiş, madene inmiş, aşağıda beş kilometre yürümüş, sendikaların çıkardığı broşürlere kadar okumuştu.
2023’te yayımlanan, kahramanı ile ters köşe yaptığı kara polisiye romanı “995 km”nin her kilometresini de karış karış hatmetti.
Murathan birkaç nesli sadece şiirleri, romanları, denemeleri ile değil; tiyatroya kattıkları ile, “Mahmut ile Yezida” (1980), “Taziye” (1982) ile, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, Şehir Tiyatroları’nda gerçekleştirdiği Gençlik Günleri, dramaturgluğu ile etkiledi.
Müzik sözleri ise günlük hayatımıza girecek kadar kalıcı oldu: “Biz büyüdük ve kirlendi dünya”, “Maskeli Balo”, “Olmasa Mektubun”… Söylemesi bile fazla; sözleri sözde kalmadı, kirlenmemekte, maske takmamakta, politik olarak yalpalamamakta direndi.
En zor zamanlarında bile kimsenin “reklam yüzü” olmayı kabul etmedi, kendine fiyat biçtirmedi.
Bu direnişin kitlelere geçmesidir belki de onu yaşarken efsane yapan.
Doğululuğun hor görüldüğü bu topraklarda, doğululuğu ortaya koyuş biçimi ve ele aldığı konularla önemli bir eşiğin aşılmasını sağladı Murathan. Hayatını anlattığı “Harita Metod Defteri”nde dediği gibi kendini “hep çok Osmanlı, çok Türkiyeli, çok yerli, çok buralı” hissetti.
Batı’ya hayranlıkla değil, hakkını vererek bakar; ezikliğimizi, geç kalmışlığımızı, kurnazlığımızı bilir ama kompleksizdir.
Bu topraklarda kompleksiz olmak bile az şey değildir.
Malum, 2025 Murathan Mungan Yılı… Yaşamının 70, yapıtlarının 50. yılı olması vesilesiyle birçok dergi kapağını ve sayfalarını ona ayırdı. Bunlardan biri de Birikim dergisi ve Tanıl Bora’nın akademik dosya niteliğindeki kıymetli yazısı: “(…) Asıl önemlisi, Mungan, dil duygusu, dil şerefi ve haysiyetinin düşünce haysiyetinin mütemmim cüzü olduğunu ısrarla anlatır. Dile özen göstermenin fikre özen göstermek olduğunu -haklı olarak ve maalesef giderek ümitsizce- anlatır.”
Belki de bu haysiyete duyduğum saygıdan Mungan, dil ile bağlı olduğum bu ülkeyi sevme sebeplerimdendir. Dilin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel