Diğer
T24 Haftalık Yazarı
07 Temmuz 2024
Herkesin kilosuna kimse karışamaz. Yazsak da inanmayın. Herkes, herkesin kilosuna karışıyor. Vücut utandırma (body shaming) ve kilo damgalama (weight stigma) insanların ruhsal sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler bırakıyor. Öyle ki, "ideal" ölçülere ulaştığını düşünenler bile başka insanları bu konuda zorbalamaya devam ediyor. Bu bir vücut utandırmaya giriş 101 yazısı. Biraz da yapmayın etmeyin a dostlar yazısı. Umarım işe yarar.
Bridgerton'un son sezonunu geçen hafta başka bir bağlamda tartışmıştım. Ancak dizi dünyasında bu hafta yapılan ve hatta dizinin son sezonu yayınlanmaya başladığından beri alevlenen tartışmalar hep bir noktada takılıp kaldı. Zayıf erkek ve şişman kadın aşkına, karma kilo birlikteliğine. Oysa bunun tam tersinin mümkün hatta muteber olduğunu pekâlâ biliyoruz.
Bu konudaki tanımlara bir bakalım. Vücut utandırma, bir kişinin vücut şekli veya boyutuyla ilgili eleştirilmesi veya alay edilmesi anlamına gelir ve bu, bireylerin kendi vücutlarına karşı olumsuz tutumlar geliştirmelerine yol açabilir. Kilo damgalama ise, bir kişinin kilosuna dayalı olarak olumsuz tutumlar ve ayrımcılık ile karşılaşmasıdır ve gençler ve yetişkinler arasında yaygın olup, sağlık, eğitim ve iş gibi birçok alanda görülür. Bu tür damgalamalar, depresyon, anksiyete ve yeme bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunları riskini artırır. Vücut utandırmaya maruz kalan bireyler genellikle düşük benlik saygısı, vücut memnuniyetsizliği ve sosyal izolasyon yaşarlar. Aynı zamanda, kilo damgalamasının neden olduğu stres, bağışıklık düşüklüğü ve yüksek tansiyon gibi fizyolojik etkilere yol açabilir. Araştırmalar, bu tutumlara maruz kalan kişilerin aşırı yeme gibi sağlıksız çözümlerle avunmaya çalıştığını da gösteriyor. Uzun lafın kısası, iyiliğin için söylüyorumlar insanları kötü etkiliyor.
Yine araştırmalar gösteriyor ki, kilo damgalaması, bireylerin tıbbi yardım aramaktan kaçınmasına ve bu da teşhis ve tedavilerde gecikmelere yol açabiliyor. Kilo sorunu olan hastalar yargılanma korkusuyla sağlık için bile olsa vücutlarını göstermekten kaçınıyor ya da sağlık profesyonellerinin hastalara yönelik olumsuz tutumları, sağlanan bakımın kalitesini etkileyebiliyor. Dünyada yüksek oranda işlenmiş, enerji yoğun gıdalara ve hareketsiz yaşam tarzlarına geçiş, artan obezite oranlarına katkıda bulunuyor. Toplumsal normlar ve medya tarafından ideal vücut tiplerinin tasvir edilmesi, vücut utandırma ve kilo damgalamasını daha da pekiştiriyor. Bu kültürel faktörler, farklı bölgelerde değişiklik gösterse de genellikle marjinalize edilmiş grupları daha şiddetli etkiliyor.
Şimdi iyi bir deneme yazısı için bu noktada kendimden örnek vermeye başlamalıyım. Hayatım boyunca o kadar sıklıkla vücut utandırmaya ya da vücut damgalamasına maruz kaldım ki, hangi birini anlatmam gerektiğini bilemiyorum. Sadece şunu söylesem yeridir, insan birkaç kilo fazlası olduğunu tartıdan değil çevresinden öğreniyor. Aralara sıkıştırılan laflardan, kötü niyetle söylemedimlerden, sürekli açılan hatta hiç kapatılmayan kilo problemlerinin mevzu bahsinden, derdim aslında seninle değil ama kendimle ilgili diyenlerden hatta bir tane daha var; evde eşitlik konusunda ahkam kesip dışarıda kilo sorununu bir küfür olarak kullananlardan. Dünyanın başka başka coğrafyalarında yaşadımsa da bu derdin bu denli büyük olduğu az yer gördüm. Ülkemiz maalesef ki bu konuda bir cennet.
Bu konuların toplumsal cinsiyet boyutu, kadınlar ve erkekler üzerindeki etkilerinin nasıl farklılaştığını ve medyanın bu etkileri nasıl pekiştirdiğini anlamak açısından kritik öneme sahip. Zaten anlamak için televizyonu ya da dijital platformları herhangi bir anda bir açıverin yeter. O yüzden de oturup Bridgerton'un son sezonunu tartışıp duruyoruz işte. Bu konularda içinde bulunduğum araştırma projeleri, dizi ve film sektöründeki oyuncuların beden baskısına tedirgin edici şekilde maruz kaldığını da gösteriyor. Kilo, genç kalma baskısı insanları neredeyse tanınmayacak ölçüde kendilerini kurcalamaya itiyor. Çünkü yeterince ince ve güzel kalamazsanız sektör sizi çemberin dışına itmiyor, saçlarınızdan sürükleyerek dışarıya atıyor.
Medyada, kadın bedenleri, idealize edilmiş ince, fit ve genellikle gerçekçi olmayan standartlara göre değerlendiriliyor. Bu durum, kadınların vücutlarıyla ilgili olumsuz algılar geliştirmelerine ve daha yüksek düzeyde vücut memnuniyetsizliği yaşamalarına yol açıyor. Kadınların derken, hepimizin desek daha doğru. Hatta o denli ki, sadece kilo problemi yaşayanlar değil ama ideal ölçüsüne ulaşanlar bile bu olumsuz algının duygusundan kurtulamadıkları için çevrelerine bu........