Başarıyı yeniden düşünmek
Diğer
12 Ocak 2025
Kızım yanıma geldi ve bana, “Neden okulda başarı sadece akademik notlarla ölçülüyor, neden hayatta başarılı olmak hep bu notlara bağlanıyor?” diye sordu. Sorusu beni hem kişisel hem de toplumsal düzlemde düşündürdü. Hayatımızın farklı aşamalarında başarıyı nasıl tanımladığımız, neye değer verdiğimiz ve bu ölçütlerin bireyler üzerindeki etkisi üzerine düşünmek kaçınılmaz hale geliyor. Ama dahası ben sadece bir anne olarak da duymadım bu soruyu, hayatını akademisyen olarak geçirmiş biri olarak da duydum. Okulda akademik başarının neden önemli olduğunu bir türlü anlayamıyorum zira akademik hayatta akademik başarı hiç önemli değil. Dolayısıyla bu soruyu yanıtlamaya çalışırken, aslında dönemin çelişkilerini ve başarı kavramının değişkenliğini sorguladım. Cevabı hala bulabilmiş değilim. Ne diyeyim mesela kızıma, popülerlik mi önemli diyeyim?
Eğitim sistemi, bireyin yeteneklerini ve potansiyelini değerlendirmede oldukça sınırlı bir yaklaşıma sahip. Dahası bizde durum iyice karışık. Örneğin çocukların testlere alışması olumsuz bulunduğundan Milli Eğitim sınavları ortak ve açık uçlu yapmaya karar verdi. Ama liseye geçiş sınavı hala test. Dolayısıyla aslında neyin önemli olduğu ne taraftan bakarsak değişiyor gibi. Bourdieu, eğitim kurumlarının yalnızca bireysel yetenekleri değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel sermayeyi de ölçtüğünü ifade ediyordu. Kültürel sermaye, bireyin ailesinden ve çevresinden edindiği bilgi birikimi, alışkanlıklar ve sembolik değerlerle ilişkilidir. Eğitim sistemi, bu sermayeyi belirli bir çerçeve içinde pekiştirir ve bireyleri toplumsal hiyerarşi içinde konumlandırır. Bugün bu da değişiyor gibi. Bildiğimiz here şey yıkılıyor ve yerine yeni, bilmediğimiz güvenemediğimiz bir düzen geliyor. Elimizi, kolumuzu nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Ayağımızın altındaki halının her gün çekildiği bir düzene uyum sağlamaya çalışıyoruz ve yoruluyoruz, bıkıyoruz, tükeniyoruz.
Karl Marx, emek-değer teorisiyle emeğin, üretilen metaların değerini belirleyen temel unsur olduğunu savunur. Günümüzde ise emeğin değeri, sadece üretim süreciyle değil, bu üretimin piyasa koşullarında nasıl sunulduğu ve algılandığıyla da ilişkilendiriliyor. Neymar’ın 2024 yılında yalnızca 41 dakikalık bir performansla 101 milyon euro kazanması, emeğin değerinin piyasa dinamikleriyle nasıl farklılaştığını göstermiyorsa ve ben bu duruma en azından bir açıklama bile getiremiyorsam durum çok vahimleşiyor çünkü. Topluma yaptığımız katkı ile mi başarımız belirleniyor? Hayır. Kişisel tatminle mi belirleniyor? Neymar, bireysel yeteneklerinden çok futbolun küresel bir tüketim nesnesine dönüşmesi sayesinde bu kadar kazanç elde ediyor olmalı. O zaman okullarda akademik başarı hala neden önemli? Sorgulamayı öğretiyor desem, hayır. Hendek Savaşı’nın üç sonucu vardır, şehrin etrafına hendekler kazılmıştırdan öte bir bilgi ve sentez yok ortada. Analitik düşünmeyi de öğretmiyor, peki akademik başarı ezber midir? Eğer öyleyse şu an okullarda okuyan çocuklar onları bekleyen hayata nasıl hazırlanacak?
Popülerlik ve başarı arasındaki ilişki, çağdaş toplumlarda bireylerin değerlerini ve toplumsal normları belirleyen bir mekanizma haline geldi. Ancak popülerlik, başarının temel ölçütü olmaktan ziyade, yüzeysel bir algı yaratma aracı olarak işliyor. Anlık görünürlük, sosyal medyanın takipçi sayıları ya da kamuoyunun geçici ilgisi ne bireyin emeğini ne de üretiminin kalitesini tam anlamıyla değerlendiriyor. Popülerlik, sıklıkla, başarı kavramını içeriğinden uzaklaştırarak onu bir gösteriye indirgerken, bireylerin ve toplumların yüzeysel değerler üzerine kurulu bir düzene hapsolmasına yol açıyor. Gerçek başarı, popülerliğin ötesine geçerek uzun vadeli etkiler, toplumsal katkılar ve bireysel emeğin anlamlı karşılıklarıyla kendini gösterir. Kalıcılık, özgünlük ve derinlik, başarıyı popülerlikten ayıran temel unsurlar arasında yer almalı diye biliyorum, görünen o ki, bu bilgiler de artık eski. Bana göre popülerlik üzerinden tanımlanan başarı anlayışı, bireylerin emeğini ve yaratıcılığını piyasa dinamiklerinin........
© T24
