Oyçokluğuyla ekosistem değişikliği |
Diğer
29 Temmuz 2025
Doğanın insana tabi olduğu inancı, modern dünyanın en tehlikeli yanılgılarından biri. Bu inanç, doğanın bir varlık olarak yaşam hakkına sahip olduğu gerçeğini çok uzun süre görmezden geldi. Kapitalizmi besleyen bu kibirli yaklaşım, sözde göz kamaştırıcı bir medeniyeti inşa ederken, yaşamın sonunu da sessizce hazırlamaya başladı.
Evet, kapitalizm, beslendiği krizlerle uzun zamandır insanlığın başına bela. Patronların bitmek bilmeyen kâr hırsı, doğayı ve sonunda da gezegeni yok etmeye yönelik bir kararlılıkla çalışıyor. Earth.org 2023 verilerine göre, her yıl üretilen 100 milyar giysinin 92 milyon tonu çöpe atılıyor. Avrupa Çevre Ajansı ise okyanus diplerinde biriken 14 milyon ton plastik atığın, deniz ekosistemini zehirlediğini bildiriyor. Çevre dostu sandığımız birçok şirket, çevreci olmayan uygulamalarını “yeşil aklama” (greenwashing) yöntemleriyle maskeleyerek, sistematik ve bilinçli biçimde gezegene zarar veriyor.
Sadece bu birkaç veri bile, insan soyunun yok oluşunu kavramsal düzeyde sempatik kılabilir. Ancak halkların kavramlarla işi olmaz. Bitiş düdüğüne kadar geçen süreç, gezegenin yoksulları için yavaş ve acı verici bir yıkım anlamına geliyor. Dünyanın en tehlikeli canlı grubu olan zenginler, kendilerini iklim korunaklarına kapatırken, insanları kıtlık ve yerinden edilme ile baş başa bırakıyor.
Tam da bu nedenle, bugün her karış doğa için mücadele etmek yalnızca politik değil, aynı zamanda ahlaki bir zorunluluk.
9 Temmuz’da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren iklim kanunu, tüm toplumsal kesimleri aynı ölçüde savunmasız bırakacak bir düzenlemeyi yürürlüğe soktu. Eşitlik kavramını hiç böyle düşünmemiştiniz, değil mi?
Yürürlüğe giren yasa ile muhafaza ormanlarından........