ABB soruşturması: Belediye başkanı astlarının fiillerinden dolayı yargılanabilir mi?
Diğer
15 Ekim 2025
Geçtiğimiz günlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istendiği açıklandı.
Hakkındaki temel suçlamanın, belediyenin düzenlediği bazı konserlerde fazla ödeme yapılarak belediyeyi zarara uğratmaktan dolayı yargılanan görevli memurlar ve bürokratlar için “gözetim ve denetim görevini yerine getirmemek” olduğu anlaşılıyor.
Yani Sayın M. Yavaş hakkındaki suçlama, anılan konserler için yapılan fazla ödemelerin yapılması için bizzat karar almak, imza atmak veya bu paraların ödenmesi için talimat vermek değil.
Suçlama, bu işte imzası ve dahli olan memurları denetlememek ve dolayısıyla anılan kamu zararına engel olamamak.
Bu işin hukuki yönünden çok siyasi yönünün ön planda olduğunun herkes farkında.
Mevcut cumhurbaşkanını sandıkta yenebilecek iki potansiyel adaydan biri zaten konuya objektif bakabilen kimsenin meşru görmediği hukuki yollarla (şimdilik) bertaraf edilmiş durumda.
Kamuoyu yoklamalarında ezici çoğunlukla cumhurbaşkanlığı için halkın en çok destek verdiği diğer potansiyel aday için de benzer Putin’vari numaraların devreye sokulmaya çalışıldığı kanısı yaygın.
Son gelişmeleri de bu bağlamda okumak gerektiği belli.
Bir önceki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında somut suçlamalarla tam 97 suç duyurusu bulunmasına rağmen, hiçbiri için bırakın soruşturma açmayı veya soruşturma izni istemeyi, ifadesinin bile alınmadığı malum iken, mevcut başkan hakkında böylesine bir afaki suçlama ile soruşturma izni istemenin çelişkisine ve dramatik eşitsizliğine hiç girmeyelim bile.
Konu hakkında işin teknik hukuk boyutuna bakalım.
Büyükşehir belediye başkanları dahil belediye başkanlarının belediyedeki en üst yönetici olmaları ve belediye tüzel kişiliğini temsil etmeleri, onların belediyedeki hukuka aykırı veya usulsüz her tür iş ve işlem nedeniyle cezai sorumlulukları bulunacağı anlamına gelmez.
Nitekim cezai sorumluluk ancak bir kişinin doğrudan kendisinin işlediği eylemler nedeniyle doğabilir ve bir kişiye dolaylı, soyut, genel ve afaki biçimde atfedilebilecek ihmali davranışlar nedeniyle cezai sorumluluk ortaya çıkamaz.
Zira ceza hukuku yaptırımı kişilere hukuk düzeni tarafından uygulanabilecek en ağır yaptırım (müeyyide) olduğundan, ancak suç teşkil eden eylemi sübjektif biçimde bizzat işlemiş olan kişi hakkında bu yaptırım uygulanabilir.
Aksi durum öncelikle suç ve cezaların “şahsiliği” prensibini ihlal eder.
En temel hukuk bilgilerinden olan bu husus yüksek yargı mercileri tarafından da yerleşik içtihat ile teyit edilmiştir.
Örneğin Danıştay Birinci Dairesi, belediye başkanının, suç teşkil edecek belgede imzası olmadığı ya da suç teşkil eden eylemin ilgili makamlar tarafından yapılmasına yönelik yazılı veya sözlü talimatı bulunduğu somut olarak ortaya konulamadığı sürece, salt üst yönetici olması sıfatıyla cezai sorumluluğunun bulunmadığına hükmediyor.
Anılan içtihada konu olan olayda; İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen soruşturmada yapılan ihalede kamu zararı tespiti sonrası belediye başkanı hakkında soruşturma izni verilmiş. Danıştay Birinci Dairesi; söz........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein