Yeni yıla girerken...

Diğer

30 Aralık 2023

Bu yıl biterken, sanırım en dikkat çekici olarak akıllarda kalacak olan şey bir yandan Eylül ayında Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komitesi'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hüküm ve kararlarına uyulmaması ve diğer yandan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının kale alınmaması olacak. Galiba, ilk olarak 2016 yılında "Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına sessiz kalınarak, saygı duyulmadığı" söylenen bir durumdan bugün bu Mahkeme'nin kararlarının dinlenmediği bir duruma girilmiş bulunuyor. Anayasa bireylerin toplum içinde yaşamalarını, bireysel haklarını savunmalarını, ekonomik olarak istediklerinin sağlanmasını garanti altına alacak olan yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayan (içtihadı benimseyen) bir kurum. "Yargı fonksiyonun en yüksek kurumu olan Anayasa Mahkemesi'nin" kararının dinlenmemesi Anayasanın değiştirilmesi tartışmalarını beraberinde canlandırmakta mıdır? Böylece yeni bir Anayasa istenci öngörülmekte midir?

Bir zamanlar tarihte, Fransız hukukunun hapishaneler ile alakasındaki çelişki şimdi burada mı yaşanmakta? Fransa'da 19. yüzyılda, hapishane sistemi, hukukun ve kanunların kendi iç işlerine girmesinden kaçmaktayken, hukuk da hapishane sistemini denetlemek istemekteydi. Bu ikili mücadele, birbirlerine heterojen ilişkilerle sürdürülmekteydi. 1810 yılında "kanunun hapishaneye giremediğinden" yakınan 18. Louis döneminde Kral'ın Devlet Bakanlığı'nı yapmış olan aristokrat Dük Elie Louis Decazes idi (1780-1860). Burada ilginç olan "toplum kuvvetli" oldukça cezaların hafiflemesinin, "zayıf oldukça" ise cezaların ağırlaşmasının söz konusu olmuş olması. Buradan anlaşılan ise cezaların değil de "toplumların vaziyetinin" daha ön planda tutulmasıdır. 1970'lerin başında Michel Foucault bu konuların üzerinde durmaktaydı

Gelelim, yine, bitirmekte olduğumuz bu seneye: Nerdeyse her gün yeni bir skandal yaşayan "cinnet toplumu" olduğumuzu yazdım. Tabii bu seneye ait bir durum değil, yıllardır bu süreci yaşamaktayız ve önümüzdeki sene de bunu yaşamaya devam edeceğiz anlaşılan. Fakat asıl seneyi bağlayacak olan belki de demokrasinin artık tedavülden kaldırılmakta olduğu olacak. Demokratik hakların varlığı bile bugünkü dünyada zorlaşmaya başlamış vaziyette.

İkincisi, antroposen çağında yaşadığımızın artık pek konuşulmaması. Doğa ve insan arasındaki antlaşmanın bozulduğu bir çağda, küresel ısınma, suların azalmasıyla at başı giden şehirleri sellerin basması ve de kuraklık; hepsinin yan yana birlikte var olmasını yaşamaktayız. Covid salgını sırasında, şehirlerde insanların evlere kapanmasıyla, doğanın yeşerdiğini ve hayvanların şehirlere geldiğini gördük. Denizlerin temizlenmeye başladığı........

© T24