Kriz nerede?
Diğer
20 Kasım 2024
Cumhuriyet Bayramı geçtiğimiz ay sonunda coşkuyla kutlandı. Geçit töreni öncesi her türlü yaştan insanın katıldığı şarkılı, müzikli, her yerden, Doğu’dan veya Batı’dan, fark etmeksizin neşeli bir şekilde güzel bir havada kutlandı. Askerî geçit töreni bunun tarihi bir göstergesi olarak hazırdı.
Bu bütünleşme toplumun bir günü değil, ama her günü olsaydı “mutlu bir toplum” modeli ortaya konulurdu. Ama geçit töreninde bile televizyonlardan “n’apıyorsunuz arkadaşlar” gibi arka sesler duyuldu. Veya “kılıç çatan” teğmenlerin çıkışının daha sonraki disiplinsizlik durumu. Yürümeyen bir şeyler vardı, yine de, demek!
Diğer günler ise, her zamanki gibi “cinnet toplumu” havası esmeye devam ediyor. Buna bir de “ahtapot toplumunu” ekledim. Bu birleşme bir bakıma ikincisinin tezahürü gibi durmakta, belki de? Öyle mi? Kriz böylece, ekonomik olduğu kadar siyasalı ve ahlaki olanı da içinde taşımakta. Kriz siyasetin krizi olduğu için ekonominin de krizi olarak başladı. (Geçtiğimiz yıllarda faiz indirimleri, enflasyon, toparlanamayan işsizlik ve liyakatsizlik vb.) Bütün bunlar tam olarak birbirlerine bağlı durmasalar bile birbirleri arasında geçişler var.
İkiye ayrılmış gibi duran, ama aslında birçok parçalı bir yapıya doğru dönüşmüş siyasi alan toplumsal alanın krizini yaratmakta (19. yüzyılın sonunda ulus-devlet oluşumları sırasında ortaya çıkan bilim dalı Sosyoloji’nin de krizini.) Siyasette, neredeyse artık bir çoğunluk kurulamıyor; hep ittifaklarla işleyen bir yerel siyaset hâkim vaziyette.
Bir de gençlerin bir kısmının siyaseti takip aracı olarak Tik Tok gibi teknolojileri kullanması siyasetin içeriğini aşağıya çekmekte, tekno-bilime bırakmakta. Ayrıca benzer bir şekilde enflüanser olarak adlandırılan internet etkileyicileri de para karşılığında ticari metaların önerilmesi gibi siyasetin de reklamını yapmayı kabul etmeleri dikkat çekici bir durum. Para ve oy arasındaki ilişki demokrasi olarak adlandırılan siyasi rejimin alanını çökertmekte. Otoriter bir siyasi hava demokrasiyi zedelemekte.
Sınıflar arası çelişkiler bile bu ikili krizin içinde yoğurulmuş durumda. Sıkışan ve sayıca azalan hâkim bir burjuvazi (tüm lüks tüketim patlaması buradan geçmekte) ile orta üst sınıfların, eski devlet memurlarının ve de daha sonra “orta direk” olarak ortaya çıkanların ekonomik krizden kuvvetli bir şekilde etkilendiğini gözlemlemekteyiz. Alt diye adlandırılan sınıfların ise, maaşlı, emekli, işsiz vb. “açlık sınırında” olduğu belirtiliyor: Kriz!
Eski........
© T24
visit website