Fransa seçimleri: Eski aşırı sağ ile dans

Diğer

01 Temmuz 2024

Fransa’da Millet Meclisi seçimlerinin ilk turu yapıldı ve beklenen başa geldi: Jordan Bardella ilk turu birinci olarak kazanmış oldu; ama daha Meclis’te “mutlak çoğunluğu” elde etmiş değil. Yani, hükümet kurabilse bile Meclis’te azınlık olmaya devam etmekte. Karşısında Popüler Cephe sol yüzde 28,5 ile ve Cumhurbaşkanı E. Macron’un grubu ise yüzde 22.1 gibi bir muhalefet oluşturmakta. İkinci turda ne olacağı haftaya pazar belli olacak. Şu anda liberal sağ (Cumhuriyetçiler) haricinde sol kanat ittifaka hazır duruyor. İki siyasi tarafta ve Fransa’nın her yerindeki Meclis seçimlerinde (hem solda hem de Macron’un siyasi oluşumunda), ikinci durumda olanı Meclise seçilmesi için, Milli Birlik’e (RN) karşı destek kararı alındı.

Buraya nasıl geldik?

Küreselleşme dünyaya iyi gelmedi. Bu cümle bir yandan dünyanın kozmopolit bir dünya olarak Ulus-devlet sonrasına doğru gitmekte olduğunu ve bazı ekonomik blokların dünya pazarı üzerinde ittifak ve mücadele içinde yaşadığını bize gösterdi. 1990’larda yeniden başlayan tek kutuplu bir dünya, Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu siyasi hayalleriyle başka bir yere doğru çekildi. SSCB sırasında desteklemiş olduğu ve anti-Komünist uluslararası ilişkilerin geliştirdiği İslam’a destek vermek üzere kurulan “Yeşil Kuşak” kozmopolit olanı ekonomik alanda sınırlandırdı ve siyasi alanı kapanmaya doğru yönlendirdi.

Küreselleşmenin en büyük sıkıntısı sadece sermaye odaklı olarak ilerlemesi, emeğin yersiz yurtsuzlaşmasını bir yandan eski değerlerden koparıp, kodlarını çözmesi olmuştur. Ama diğer yandan da göçmen veya mülteci statüsü için de hayatın zor yaşanmaya başladığı yerlerden emek gücünün Batı’ya doğru taşınmasını sağlamaya çalışmasıdır.

Kaçak işçiler olarak bu “kağıtsızlar” sınırları kendi özel imkanlarıyla aşarak emeğini satmaya geldiği Batı dünyasında umduğunu bulamamaya başladığında illegal yollardan yaşamaya ve yabancı göçmenler ve mülteciler küresel kapitalizmin hayat biçimine girmeye başladığında “istenmeyen tehlikeli sınıflar” haline geldiler.

Bu insanların sayısı savaşlar ve iç savaşlar arttıkça, kendi ülkelerinden kaçmaya başlayarak çoğaldı. Bu, sadece sömürge sonrası göçmenleri değil, küresel olarak her yerde göçü beraberinde taşıdı. Japonya’dan, Çin’e, Arap Emirlikleri’nden Endonezya’ya, Orta Doğu’da Lübnan ‘dan Mısır’a, Anadolu’da Türkiye’ye, Ege’de Yunanistan’a, Akdeniz’de Afrika kıtasından Avrupa’ya, Pakistan ve Afganistan’dan İran ve Türkiye yoluyla Batı Avrupa’ya, Ukrayna savaşıyla Fransa ve Almanya’ya, Latin Amerika’dan Kuzey Amerika’ya ve Kanada’ya vb. gibi bir göçü başlattığında kaotik bir küresel dünya içinde yaşamaya başladık. Buna savaşların çoğalması ve bilhassa iç savaşların ve darbelerin beraberinde getirdiği sorunları da eklediğimizde adına “göç-sonrası toplum” olarak adlandıracağımız küresel bir dünya ile karşılaştık.

Bugün, kozmopolit olan post-modernizmin kültürel kodları gündem dışına taşınmaya başlandı. Lyotard’ın ifade ettiği gibi, sabah Fransız kahvaltısı, öğlen İtalyan ve akşam da Japon veya Çin lokantası yemekleri yemeye başlayan ve her yerde gençlerin “hamburger” tutkusuyla yaşadığı bir gündelik hayat formülü ortaya........

© T24