menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anayasa Mahkemesi daha neyi bekliyor?

17 1
previous day

Diğer

Konuk Yazar

23 Aralık 2025

Türkiye yargısının içler acısı halini en iyi anlatanlardan biri de Adalet Bakanı’nın her fırsatta ve sıkça “yargımız bağımsız ve tarafsızdır, kimse yargımıza emir ve talimat veremez” şeklinde açıklama yapmasıdır. Anayasa mahkemesinin verdiği kararlar, anayasaya göre, yargı organları da dâhil ülkedeki her kişi ve kurum bakımından kesin ve uyulması zorunlu olmasına karşın mahkemelerin bu kararlara uymaması giderek yaygınlaşan, harcıâlem bir uygulama oldu. Hükûmet ve Adalet Bakanlığı ile hükûmetin kontrol ve denetiminde hükümet politikalarını uygulayan bir idari kuruma dönüşen HSK dışında bu olguyu eleştirmeyen, tepki göstermeyen kişi, kurum, toplumsal kesim neredeyse yok.

Hükümet, kendisine bağlı ve bağımlı hale getirdiği HSK eliyle Anayasa Mahkemesi'ni etkisiz ve işlevsiz bir yüksek mahkemeye dönüştürdü. Anayasa Mahkemesi kararlarına, anayasaya ve hukuka açıkça aykırı olarak direnen yargı görevlileri hakkında HSK tarafından bırakınız bir inceleme ya da soruşturma yapılmasını, tersine, terfi ettirilerek ödüllendirilmesi gösteriyor ki, yüksek mahkemenin varlığı ve işlevini etkisiz kılmak bizzat hükümetin tercihi. Öyle ki, yüksek mahkemenin idari, hukuki ve cezai yönden sorumlu olduklarını belirttiği, anayasal düzen ve demokratik hukuk devleti bakımından ağır ihlale neden oldukları belirtilen yargı görevlileri, bütün yargı görevlilerine siyasi iktidarın mesajı olarak Yargıtay üyesi, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Başsavcı, hatta HSK üyesi olarak bile atanabilmiştir.

Buna karşılık, hükümet ve iktidar bakımından önemli olan siyasi davalarda hukuka, anayasaya ve vicdanına göre işlem yapan bazı yargı görevlilerinin ise derhal görev yeri değiştirilmekte ve tenzil mahiyetinde yeni görevlendirme yapılmakta, bazıları hakkında ise idari soruşturma açılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, önüne gelen bireysel başvuru sonucu verdiği kararların yargı organlarınca dikkate alınmaması, uygulanmaması nedeniyle ilgililer tarafından yeniden yapılan başvurularda, bu durumun kabul edilemez olduğunu, ağır anayasa ihlaline, anayasal düzeni ve bireysel başvuru yolunu anlamsız ve işlevsiz hale getiren bir sonuca yol açtığını, kararlara uymayan mahkemelerin anayasal meşruiyetine gölge düşürdüğünü, ..vb en açık şekilde vurgulamaktadır. Ayrıca anayasal düzeni korumanın yalnızca kendisinin değil tüm kişi ve kurumların görevi ve sorumluluğu olduğunu söylemektedir. Buna karşın, bu ihlaller devam etmekte, eleştiri ya da dilek ve temenni dışında kimse bir şey yapamamaktadır.

Muhalefetteki partiler ile sivil toplum, gösteri ve protesto yürüyüşleri ile bu durumu fırsat buldukça eleştirse de (ki protesto hakkının bile fiilen uygulanamaz ya da riskli hale geldiğini unutmamak gerekir) sonuçta bu anayasa ihlali sürdürülmektedir.

Peki, bu olguya karşı çok ağır ifadelerle hukuksuzluk, anayasa ihlali diyen Anayasa Mahkemesi'nin yapabileceği, yapması gereken başka bir şey yok mu?

Bizce, bu ihlallere son vermek için Anayasa Mahkemesinin elinde yasal yetki ve imkân vardır.

Nedir o?

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun (49). maddesinin (5). fıkrasında, Anayasa Mahkemesi'ne, “… başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir” denilerek –mahkemelerin aracılığına gerek olmaksızın-........

© T24