GERÇEKLERİ KONUŞALIM MI?

Mehmet Akif Ersoy ve gerçeklikten uzak estetikleriyle “spiker”miş gibi konumlanan kadınlar konusu gündemin merkezine yerleşti. Kaynayan kazana her gün yeni bir açıklama ekleniyor.

“Yeni medya düzeni”nin (geleneksel- dijital) ve “bilgi”yi yük sayan “yeni insan” zihninin aradığı her şey var; seks, suç, ihtiras vs. Ne yazık ki “yeni normal”lerimizden biri de bu. Siz “yeni normal”i yalnızca kriz, kaos dünyasında yaşamak mı sanıyordunuz? Medya içerikleri de “yeni normal”in ta kendisi.

Dijital dünyanın insanlığa yaptığı en büyük yıkımlardan biri “gerçeği öldürmek” oldu. Bilinçaltını paraya çevirerek, onaylanma ihtiyacını karşılayan “like”lar, izlenme algısı yayan takipçi sayıları, pornografik görsellerle haz dünyasına açılan kapılar dijitalle geleneksel medya arasında içerik köprüleri kurdu.

Sonuç? Dünyanın en zengin 10 kişisi açıklandı, 8’i servetini gerçeği öldürmekten kazanan tekno milyarderlerden çıktı.

İnsan “bilgi”nin, Platon’dan Descartes’e “gerçeğin ne olduğu” sorusunu merkeze koyarak ilerlediği bir dünyadan gelip, Baudrillard’ın “hipergerçek” kavramına takılıp kaldı. Tekno milyarderlerin para bastığı nokta da burasıydı, gerçeğin eğilip büküldüğü, “gerçek gibi”lerin üretilip satıldığı, insanın kurmaca bir evrende mahkum edilmesini servete çevrildiği dünya.

Uyuşturucu, antidepresan, şiddet vs. böyle bir dünyanın somut çıktıları. Somut olmayan çıktılara ise her yeni olayla birlikte tanık oluyoruz; Ruh sağlığının yıkımı, yalnızlaşma, etik kavramının eriyişi, kendisinden başlayarak ötekine ve nihayetinde topluma karşı sorumluluk algısının tahrip olması.

Büyük olasılık buraya kadar okurken bile sıkılmış olmalısınız, cümlelerde bilgi var, seks, porno, şiddet yok. Merak etmeyin olacak. Ancak ve ne yazık ki, böylesi durumlardan geçerken çıkışı bulmak için, dedikodu çeviren yorumculardan çok bilgiye ve bilgisi olan hocalara daha fazla kulak vermek gerek.

Yaşanan her olay ve olguyu kişiler üzerinden konuşup (tartışıp bile demiyorum), mavraya çevirip bir sonrakine geçerek devam ediyoruz.

Bir karar vermemiz gerekiyor. Gerçekleri mi konuşacağız, kafasını kuma gömüp poposu açıkta duran devekuşu sendromunda kalmaya devam mı edeceğiz?

Birkaç gün önce bu sitenin (superhaber.com) manşetleri arasında “habercilik ve cinselliği öne çıkan spikerler” üzerine 10 ay önce, Şubat 2024’te yazdığım yazı yeniden hatırlatıldı. Haber, “Hocanın dediği çıktı” gibi bir anlam da içeriyordu. Zaten bir hoca haklı çıkmıyorsa, bilgiden hareket etmiyordur.

Meseleleri kişiler, olaylar üzerinden ele aldığınızda, herhangi bir olayı, skandalı kişilere indirger ve meselenin özünün gözden uzak kalmasına neden olursunuz. Bu aslında şöyle bir şeydir, bir katil tutuklanınca tüm cinayetlerin işlenmesinin önleneceğini sanmak gibi bir acayipliktir bu.

Gelin gerçekleri konuşalım.

Medya ve gazetecilik........

© SuperHaber