İsrail’in “8. Cephe”si Kime Karşı? |
Son aylarda İsrail’de ve Siyonist çevrelerde “8. CEPHE” kavramı gündemde.
İsrail ve Siyonist çevreler, ellerinde bulundurdukları güçlü küresel propaganda aygıtlarına, hükümetler üzerindeki nüfuzlarına rağmen Filistin halkına yaptıkları katliamı perdelemeyi, işgal ve soykırımı meşrulaştırmayı başaramadılar. Bütün engelleme çabalarına rağmen Filistinlilerin bağımsızlık mücadelesini dünyanın birinci gündemi olmaktan düşüremediler. 260 civarında gazetecinin öldürülmesine rağmen sızan İsrail ordusunun gerçekleştirdiği soykırım görüntüleri insanlık vicdanını harekete geçirmeye yetti. Meydanlar, üniversite kampüsleri, sosyal medya başta olmak üzere her alanda küresel intifadaya dönüşen tepkiler devletleri İsrail karşıtı pozisyon almaya mecbur etti. En son 16 Aralık’ta BM Genel Kurul’unda yapılan oylamada 194 üyenin 164’ü “Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkı” başlıklı tasarıyı kabul etti. Red oyu veren 8 devletten ikisi ABD ve İsrail idi. Diğer altısı esamesi okunmayan devletlerdi.
7 Ekim’den bu yana katliam ve soykırıma fütursuzca devam eden İsrail, medya ağı üzerindeki kontrol ve sansür gücüne rağmen aleyhine dönen havayı dağıtmayı başaramadı. Dünyadan hızla izole olduğu, Filistinlilere karşı küresel bir sempati oluşurken Yahudilerin dünyada nefret objeleri haline geldiği görüldü.
İsrail’in gerçekleri ters yüz etme, manipüle etme yeteneğine rağmen sırtını dayadığı ABD’de bile hem kamuoyunun sempatisini hem de Kongre desteğini hızla kaybettiği ortaya çıktı. ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde (İsrail ve Yahudi lobileri kastedilerek) yabancı güçlerin veya yapıların ABD politikalarını yönlendirmesine, ülkeyi yabancı çatışmalara sürüklemeyi amaçlayan lobi ve etki operasyonlarına, ülke içinde yabancı çıkarlara sadık oy blokları oluşturulmasına izin verilmeyeceği açıklandı.
Netanyahu hükümeti ve Siyonist ittifakı şaşkınlık içinde…
8. CEPHE NEREDEN ÇIKTI?
Önceden de konuşulmakla birlikte 8.Cephe kavramı Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından Ekim ayında ABD'li Newsmax isimli medya ağının Kudüs'te düzenlediği toplantıda dile getirdiği “İran ve onun vekillerine karşı yedi cephe var, sekizincisi ise hakikat savaşı” sözleriyle gündemde yer almaya başladı. Netanyahu’nun savaştığını söylediği 7 cephe; Gazze, Lübnan (Hizbullah), Yemen (Husiler), Irak (İran destekli milisler), Suriye/Türkiye, Batı Şeria ve İran olarak sıralanıyor.
Netanyahu’nun hakikat savaşı dediği ve 8.Cephe olarak adlandırdığı şey, aslında “hakikati örtme” savaşıydı. 8.Cephenin savaş alanı küresel algıyı yönlendiren sosyal medya ve yapay zeka programlarıydı. “Haspara” olarak adlandırılan propaganda kampanyası kapsamında ChatGPT, Grok ve Gemini gibi yapay zeka modelleri kullanarak İsrail yanlısı içerikler ve Hamas karşıtı mesajlar üretildi, bu içerikler Facebook, TikTok, X, Instagram, YouTube ve podcast'ler aracılığıyla yayıldı. İsrail’in savaş suçlarına ait belge ve görüntüler dijital platformlardan hızla silindi, İsrail’i eleştiren mesajların pek çoğu yapay zeka marifetiyle engellendi. 8.Cephe faaliyeti için tonlarca para harcandı.
Ancak, gelinen noktada Haspara kampanyasıyla hakikati örtme çabaları istenen sonucu elde edemedi. Siyonistlerin işgal ve soykırımı meşrulaştırmak için kullandıkları Tevrat, Talmud gibi dini metinler, hahamların vaazları diğer inanç mensuplarını İsrail karşıtlığından Yahudilik karşıtlığına sevk etti. Tarihi ihtilaf ve gerilimler günümüze taşındı.
Bu başarısızlık karşısında İsrailli analistler bütün dünyayı İsrail’in karşısına diken –Filistinlilerin etki gücünün çok ötesinde- başka bir yapıyla karşı karşıya olduklarını düşünmeye başladılar.
KİTLESEL PROTESTOLARI HAREKETE GEÇİREN, KAMUOYUNU İSRAİL ALEYHİNE HAREKET ETTİREN KÜRESEL “MAKİNE”
Siyonist cephenin onlarca yıllık çabayla inşa ettiği küresel propaganda, etki ve nüfuz gücünün başarısızlığı ve her türlü hamleye rağmen İsrail ve Yahudi aleyhtarlığının yükselmesi, Siyonist analistleri nasıl bir düşmanla karşı karşıya olduklarını araştırmaya sevk etti. Klasik propaganda ve algı yönetiminin baş edemediği, etkisini kıramadığı bu güç hakkında görüşler ortaya atıldı.
Bunlardan önemli olanlarından birisi, Sekizinci Cephe fikrinin teorisyenlerinden istihbaratçı Marco Moreno ve Sagiv Asulin’in kaleme aldıkları “Sekizinci Cephe: İsrail'in Henüz İlan Etmediği Savaş”[[i]] başlıklı analizdi. Bu yazıda, savaşın kaybedilmesinin doğru düşman tanımının yapılamamasından kaynaklandığı iddia edilerek İsrail ve Siyonizmle savaşan düşmanın teşhisi yapılmaya çalışıldı.
Analizde İsrail'e karşı çalışan “zehir makinesi” olarak tarif edilen anti-Siyonist küresel yapı aşağıdaki gibi anlatıldı.
“Bu, on yıldan uzun süredir uluslararası arenada aktif olan, küresel, iyi finanse edilmiş ve son derece yetenekli bir etki sistemidir. Kitlesel protestoları harekete geçiren, İsrail'e karşı nefreti körükleyen, üniversite kampüslerinde Yahudi karşıtlığı dalgalarını ateşleyen ve liberal Batı demokrasilerinde kamuoyunu şekillendiren bir makinedir.
İsrail'i, İsrailli birini hiç tanımamış bir nesil için kötülüğün sembolü haline getiren makine işte bu. Temsilcilerinden biri olan Zohran Mamdani'nin New York Belediye Başkanlığına yükselmesine yardımcı olan da yine bu makineydi. Ve bu hafta Sidney'deki Hanuka kutlamasında gerçekleşen vahşi terör saldırısının arkasında da aynı makine vardı.
Bu, yerel bir siyasi veya sosyal olgu değil. Milyarlarca dolarla finanse edilen, dikkatlice kurgulanmış ve Batı bilincinin her alanında faaliyet gösteren emperyalist bir etki sistemidir. Eğitim, kültür, akademi, hukuk, medya, siyaset ve sosyal ağlar. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı dünyasının askeri olarak yenilemeyeceği anlayışına dayanmaktadır. Bu nedenle, onlarla aldatma, yıkıcı faaliyetler ve uzun vadeli sabır yoluyla mücadele ediliyor.
Bu mekanizmanın bir gecede ortaya çıkmadığını anlamak çok önemlidir. Yıllar boyunca sessizce, gözlerden uzak bir şekilde, Doha, Tahran ve Moskova'da inşa edildi. Seçkin üniversite kampüslerinde şekillendi, düşünce kuruluşları tarafından meşrulaştırıldı ve kendilerini adalet hareketleri olarak sunan sosyal koalisyonlar aracılığıyla genişletildi.
Bu, Batı'nın zaaflarını ortaya koyan kıtalararası bir kampanyaydı. Sömürgecilikten kaynaklanan suçluluk duygusu, nesiller arası farklılıklar, kurumlara duyulan güvensizlik ve İsrail'e karşı düşmanlık. Bu kampanya, bu çatlakları istismar ederek onları silahlara dönüştürdü.
On yılı aşkın bir süredir bu mekanizma, öğrenci örgütlerine para aktardı, aktivist altyapılar kurdu, genç etkileyicilerden oluşan ağlar oluşturdu, insan hakları söyleminin kontrolünü ele geçirdi ve bunu açıkça İsrail karşıtı ve Batı karşıtı gündemlerle birleştirdi.
Sonuçlar her yerde görülebiliyor. Haritada İsrail'i bulamayan ama bunun bir apartheid devleti olduğuna ikna olmuş öğrenciler. Kimliklerini gizlemek zorunda kalan Yahudi toplulukları. Kamuoyu baskısına boyun eğen Batılı politikacılar. Aşırılıkçı rejimlerin piyade askerleri olduklarının farkında olmayan sokaklardaki kitleler.”
Küresel bir makine gibi hareket ettiğini söyledikleri anti-Siyonist cepheyi faaliyetlerinden teşhis etmeye çalışan analistler,........