menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MİLLİ İŞLETİM SİSTEMİ PARDUS’UN HİKAYESİ-Siber Vatanın Kodları Türkiye’de Yazılmalı

9 0
15.10.2025

Bir Bilgisayar Meselesinden Çok Daha Fazlası: Bağımsızlık Artık Kodlarla Ölçülüyor

Kullanıcının Gözünden Görünmeyen Savaş, Yani Kodların Ardındaki Gerçek!

Bir sabah bilgisayarını açtığında, ekranda her şey olağan görünür.

Renkli ikonlar, tanıdık logolar, bildik sesler...

Ama aslında o an, görünmez bir kapı da açılmıştır — sen fark etmeden.

Kullandığın işletim sistemi — ister Windows, ister MacOS, ister Android ya da iOS olsun — hepsi senden bir şey ister: veri.

Sen e-postanı okurken, müziğini dinlerken, klavyene her bastığında sistem sessizce seni dinler.

Çünkü bu sistemlerin çoğu kapalı kaynak kodludur; içinde neler döndüğünü, hangi komutların çalıştığını, hangi bilgilerin nereye gittiğini bilemezsin.

Sen sadece “kolay kullanım” hissedersin.

Ama perde arkasında başka bir şey olur:

Kullandığın cihaz, bir merkeze rapor verir.

Senin davranışların, alışkanlıkların, hatta bazen düşüncelerine dair izler bile, kilometrelerce ötede bir sunucuya doğru yol alır.

Bu bir “teknik işlem” değil, egemenliğin devridir aslında.

Bir telefonun, bir bilgisayarın ya da bir kurumun sisteminin dışarıya veri göndermesi;

Bir ülkenin güvenlik anahtarını başka bir ülkenin eline bırakması demektir.

Ve işin en tehlikeli yanı şu:

Bu süreç öyle yavaş, öyle zararsız görünür ki kimse fark etmez.

İşte “dijital işgal” tam da böyle başlar.

Türkiye İçin Stratejik Gerçek: Dijital Egemenlik

Bir ülkenin gücü artık sadece sınırda nöbet tutan askerle, gökyüzünde uçan jetle, denizde süzülen fırkateynle ölçülmüyor.

Gerçek savaş, görünmez cephelerde; bilgisayarların içinde, verilerin satır aralarında yaşanıyor.

Bir düşün…

Bir ordunun tüm planları, bir üniversitenin tüm araştırmaları, bir bakanlığın gizli yazışmaları, hatta bir füzenin hedef koordinatları…

Hepsi artık dijitalde saklanıyor.

Ve o dijital dünya — eğer sana ait değilse — seni korumaz; seni teslim eder.

Bugün Türkiye’de kamu kurumlarının, üniversitelerin, kritik altyapıların büyük bölümü hâlâ yabancı menşeli yazılımlara bağlı.

Bu, sadece bir “teknik tercih” değil; doğrudan bir ulusal güvenlik riski.

Çünkü bağımsızlık, artık sınırda nöbet tutmakla değil, veri tabanlarını korumakla, kodlara sahip çıkmakla mümkün.

Bir sistemin içinde yabancı bir kod varsa, o kodun kime hizmet ettiğini bilemezsin.

Ve o sistem sana ait değilse, o sistemin çalıştırdığı silah, füze, dron, hatta mermi bile sana ait değildir.

İşte bu yüzden Pardus, sadece bir işletim sistemi değil; Türkiye’nin dijital istiklalinde atılmış en stratejik adımdır.

Kamuda zorunlu hale getirilmesi ekonomik değil, milli güvenlik gereğidir.

Artık mesele teknoloji değil; mesele egemenliktir.

Ve egemenlik, satır satır kodlarla korunur.

Yeni Savaş Alanı: Siber Vatan

Rusya–Ukrayna savaşı, tarihin ilk tam ölçekli siber savaşını gösterdi. Ukrayna verilerini Microsoft, Google ve Amazon bulutlarına taşıdı. ABD merkezli sunucular, Ukrayna’nın iletişim, medya, askeri ve diplomatik trafiğini yönetti. Tanklardan önce kodlar konuştu. Savaş artık cephede değil, veri merkezlerinde kazanılıyor. Aynı tabloyu bugün Gazze’de de görüyoruz. İsrail’in saldırıları sadece bombalarla değil; veriyle, algoritmayla, yapay zekâyla yürütülüyor.

Gazze: Dijital Savaşın Kanlı Laboratuvarı

Bugün benzer tabloyu Gazze’de izliyoruz. İsrail’in yürüttüğü saldırılar yalnızca bombalarla değil; veriyle, algoritmayla ve yapay zekâyla sürdürülüyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri, hedef tespitinden medya manipülasyonuna kadar birçok alanda yapay zekâ tabanlı sistemleri aktif biçimde kullanıyor.

Uydu görüntüleri, sosyal medya verileri ve istihbarat ağlarından toplanan büyük veriler, gerçek zamanlı analizlerle otomatik hedefleme sistemlerine aktarılıyor.

Bu süreçte kullanılan veri merkezleri, küresel bulut ağlarının parçası. Yani savaş artık yalnızca askeri değil, dijital ve siber bir karaktere bürünmüş durumda.

İsrail’in veri üstünlüğü, sahadaki operasyonlara yön veriyor; her bomba, bir algoritmanın işaret ettiği koordinata düşüyor.

Gazze’de yıkılan binalar, aslında dijital ağlarda çoktan “hedef” olarak işaretlenmiş sanal yapılardır.

Yapay zekâ destekli istihbarat sistemleri, kimlik tespitinden propaganda analizine kadar her aşamada devrede.

Sonuçta savaş, artık yalnızca bedenleri değil, bilgiyi de hedef alıyor.

Gazze, çağımızın dijital savaş laboratuvarı hâline gelmiş durumda — ve burada test edilen her sistem, yarının siber cephelerinde kullanılacak yeni bir silahın habercisi.

Microsoft – İsrail – Unit 8200 Üçgeni: Dijital Savaşın Görünmeyen Mimarları

Günümüz........

© Stratejik Düşünce Enstitüsü