Toplumsal yaşamın özgün öğesi bireyler, insanlardır. Bedensel, düşünsel, ruhsal yapılarıyla oluşan kişilikleri, niteliklerinin somutlaşmasıdır. Yaşam biçimlerinde, ilişkilerinde, uğraş alanlarında, her konuda ve her zaman, yaradılışlarıyla aile içinden başlayıp, eğitim-öğretim evrelerinde edindiklerinin çizgisinde zamanlarını doldururlar. Amaçlarını gerçekleştirmek, elde etmek istediklerine ulaşmak için çabalarını sürdürürler. Her şey yalnız yapılmadığı için insanların birbirlerine gereksinimleri kaçınılmaz, hatta zorunludur. Karşılıklı sevgi, saygı ve güvenle oluşan bağın insanlık değerleri üzerine kurulması, her şeyin insan için olduğu, insanlığın öncelikle gözetilmesi gereği, başlıca koşul sayılmalıdır.
Ne var ki yaşam gerçekleri, özlenen, beklenen ve gerekenleri dışlayan olaylar ve oluşumlarla güç yitirdiğimizi göstermektedir. Bunun nedeni, insanlıkla bağdaşmayan, durumlar ve tutumlardır. İnsanlık sorunudur. Ahlak, vicdan, terbiye, kültür, sanat, spor, bilim, dostluk, anlayış, hoşgörü bir yana atılıp çıkar ve egemenlik kurma düşkünlüğüne ağırlık ve öncelik verilmektedir. Yalanlar, dolanlar, baskılar, tacizler, tecavüzler, sahtecilikler, saldırılar, yıkıp yıkmalar, yaralayıp öldürmeler, kapıp kaçmalar, ağız dalaşıyla başlayan kavgalar, sataşmalar, hırsızlıklar, rüşvet olayları, haksızlıklar, adaletsizlikler, yolsuzluklar her gün çirkinliklerle başımızı ağrıtmakta, yüreğimizi kanatmakta, sağlığımızı........