Önceki gün on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Dolmabahçe Sarayı yıkılmaktan nasıl kurtarıldı?
Önceki gün, insan seli halindeki yurttaşlarımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasına akarken “Eğer biz o haberi yapmamış, Saray’ın çökmek üzere olduğunu belgesel görüntülerle anlatmamış ve tarihi değer taşıyan binlerce objenin çürüdüğünü göstermemiş olsaydık, acaba Saray bugün böylesine dimdik ayakta kalabilir miydi?” diye düşündüm.
Ve o ürkütücü tespiti yaptığımız Mayıs 1998’ e gittim.
Zira o gün Arena’daki arkadaşlar, Dolmabahçe Sarayı’nın inanılmaz bir umursamazlık sonucu çürümeye terk edildiğini yansıtan istihbarat raporunu getirdiklerinde, durumu biraz abarttıklarını düşünmüştüm.
Raporu okuduktan sonra, Dolmabahçe Sarayı’nın yeni atanan müdürü Savaş Savcı’yı aradım. Deneyimli bir arkeoloji uzmanı olan Savcı, sarayların bağlı bulunduğu TBMM Başkanı Hikmet Çetin’den izin aldığımız takdirde, her soruya yanıt verebileceğini söyledi. Hikmet Çetin de büyük ilgi gösterip, hem röportaj hem de çekim yapma iznini verdi. Bu aşamaların ardından bir araya geldiğimiz Saray Müdürü Savaş Savcı’yı dinledikçe, bizdeki istihbarat raporunun Dolmabahçe Sarayı rezaletinin sadece küçük bir bölümünü yansıttığına inanmaya başladım. Savcı’nın anlattıkları, dehşet vericiydi.
Hemen kamera ekibini hazırlayıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle, modern Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık eden bu tarihi mekânı gezmeye koyulduk.
GÖZ YAŞARTAN GÖRÜNTÜLER
Milli Saraylar Daire Başkanı Prof. Erol Eti’nin rehberlik ettiği gezimizin güzergâhı, turistlerin izlediği yolun aksine, bodrumdan başladı. Bodruma girer girmez, yoğun küf kokusuyla karşılaştık. Yaklaşık 15 bin metrekarelik kapalı alana yayılan Saray, klimatize edilmediğinden, bodrumdaki tüm oda ve döşemeler rutubetten lime lime dökülmüş, duvarlar yosun ve pamukçuk denilen küfle kaplanmıştı.........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein