Masumiyet karinesi

Bugün bu yazıyı yazmak zor. Ama belki de tam da bugün yazılmalı. Örneği en uçtan vermek istiyorum...

CHP gençlik örgütünün, Beyoğlu’nun çeşitli yerlerine astığı pankart dikkatimi çekti:

-”Eli kanlı Yenidoğan Çetesi elebaşı Türkiye Cumhuriyeti savcısını tehdit etme cüretini siyasi bağlantılarından alıyor.”

İlk bakışta pankartta yazılanlarda sorun gözükmüyor. Savcıyı tehdit eden videoyu izlemeyen kalmadı herhalde.

Bebek hassasiyeti kamuoyunun “Yenidoğan Çetesi” hakkında çoktan hüküm vermesine sebep oldu.

Sadece bu adli olay değil, benzerlerini de sık yaşamaya başladık. İster Narin Güran, ister Dilan Polat olayı olsun şu soruyu tartışmamız gerekmiyor mu:

Ülkemizde “hesap verebilirlik” konusunda hata mı yapıyoruz?

Uluslararası evrensel temel hukuk kavramını hatırlatmak zorundayım: “Presumption of innocence” yani masumiyet karinesi/ suçsuzluk ilkesi...

Suç kesinleşmediği sürece kimse hükümlü sıfatıyla değerlendirilemez...

Suçsuzluk karinesi olmaz ise, önceden ulaşılmış peşin hüküm baskısı yargı sürecini etkiler ve usulen yapılmış muhakeme kesin yargı kararına dönüşür! İşte... En büyük hatalar da buradan çıkar; gerçeğe ulaşılmış olmaz!

Kendimden örnek vereyim:

★★★

FETÖ kumpası sonucu iki yıl Silivri........

© Sözcü