İnsanlar mutlaka bir açıdan kendilerini eksik hisseder ve seçtikleri hayat arkadaşlarının bu boşluğu, eksikliği veya yetersizliği gidereceğini düşünürler. Hayat arkadaşlarını buna göre seçmeye çalışırlar.
Ancak, önemli olan karşımızdaki kişinin bizi tamamlamasından ziyade, bize kim olduğumuzu gösteren ve kendi benliğimizi daha derinlemesine tanımamıza yardımcı olan bir yol arkadaşı olmasıdır.
Aslında, ilişkilerimizde çoğu zaman fark etmeden karşımızdaki kişiyi değil, onun yanındayken var olan kendimizi severiz. Onun yanındayken daha canlı, daha özgür, daha cüretkar olma cesaretini bulduğumuz için ona hayran oluruz.
Belki de asıl sevdiğimiz şey, onun varlığıyla tetiklenen kendimize dair güzel hislerdir.
Oysa biz, bütün bu duyguları karşımızdaki kişiye hissettiğimiz için onu sevdiğimizi ve ona hayranlık duyduğumuzu sanırız. Yanında kendimizi daha özel, daha güçlü, daha sevilmeye değer, daha gerçek hissediyorsak, bunu o kişiyle özdeşleştirip........