Sırbistan’dan Cumhurbaşkanı ithal edelim!
Her evde bir bilgisayar vardır. Bilgisayarınızda; “Fırat kenarında bir kurt bir kuzuyu aşırdığında” cümleciğini yazsanız hemen ekranda canlı, hareketli, sesli, bol alkışlı, renkli yayın video görüntüsü çıkıyor.
İsteyen vakit ayırsın.
O videoyu izlesin:
★★★
Bir salonda koltukların tamamı erkekli-kadınlı partililer, yüksek düzey bürokratlarla dolu ve kürsüde Cumhurbaşkanı; “hani nerede. İşte burada…bu…bu…” diye etkili ses tonu ile salona konuşuyor.
Büyük bir alkış!
Bravo…Bravo…
★★★
Nedir?
Cumhurbaşkanı bilinen şiirin o iki cümlesi olan; “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu/ Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu!” dizelerini okuyor.
Ve salona soruyor:
Hani nerede…
Sonra da “işte burada… bu… bu… işte biz onu yalnız bırakmadık” diye kendini gösteriyor. Ve Mehmet Akif’in Safahat adlı kitabında yer alan “Kocakarı ile Ömer” başlıklı bu şiirin iki cümlesini okuduktan sonra da muhalefeti; “siz bunun (bu şiirin) anlamını da tefsirini de bilemezsiniz” diye ötekileştiriyor.
★★★
Bugün 14’cü gündeyiz; bir sorumlu çıkıp istifa etmedi. Oysa Bolu dağında otelin yandığı hafta Sırbistan’da tren kazası olmuş; 15 kişi hayatını yitirmişti. Sırbistan Başbakanı, sorumluluğu üstlendi, istifa etti.
Bizde de bekledik.
Çıkmadı.
★★★
Türkiye Cumhurbaşkanı, “madem ki ben bütün yönetimi kendime bağlayan bir sistem kurdum. Sık sık TV’lerde ve meydanlarda sözü getirip; ‘benim valim, benim kaymakamım, benim bakanım, benim belediye başkanım, benim yargıcım, benim savcım…’ diye sayıp döküyorum o zaman otel yangınında ‘sorumluluğu ben alıyorum’ ve istifa ediyorum” demeliydi.
Diyemedi.
★★★
Sayın Cumhurbaşkanı!
800 derece alevler içinde 36’sı çocuk 78 insan yandı, can verdi. Bütün dünya Bolu’da anne-babaların........
© Sözcü
