Stratejik Derinlik’ten bozguna

Ve hâlâ sorulur: Bugünlere nasıl gelindi, diye...

Siyaset neden yapılır?

Toplumun refahını artırmak, devleti ayakta tutmak, geleceği güvenceye almak için...

★★★

Dış politika neye göre belirlenir? Ulusal çıkarlara göre...

Ulusal çıkarların olmazsa olmaz iki önemli ayağı vardır:

Devletin devamlılığı (BEKA) ve toplumun refahı.

Bu iki sütun sarsılmışsa, başarıdan söz etmek mümkün değil.

★★★

Bugün geldiğimiz noktaya bakalım:

Refah gerilemiş, yoksulluk yaygınlaşmış, gençler hayal kurmaktan vazgeçmiş...

Demek ki, siyaset amacına uygun şekilde yapılmamış.

★★★

Son yirmi yılda, aklın yerini hamaset aldı.

Stratejinin, gerçekçiliğin yerini sloganlar doldurdu.

Suriye politikasında yükselen “Halep 83”, “Şam 84” nidaları, bunun en açık göstergesiydi.

Oysa, beş bin yıllık yazılı tarih, bir gerçeği haykırır:

Hamaset, ihtiras ve hayalperestlik asla strateji değildir.

★★★

Öyle olsaydı eğer...

Napolyon, Moskova’yı alırdı.

Hitler, Kızıl Meydan’da zafer konuşması yapardı.

Enver Paşa, Hindistan’ı fethederdi.

★★★

Ve son yirmi yılın söylemleri gerçek olsaydı, eğer...

Suriye ve Irak Türkiye’ye bağlanırdı...

Türkiye bugün, refahta zirvede olurdu.

Yunanistan adaları silahlandıramaz, İsrail meydan okuyamazdı...

Bazı Türk devletleri, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanıyamazlardı.

★★★

Oysa...

Dış politikada atılması gereken adımları belirleyen resim, o denli berraktı ki...

Olan bitenler sürpriz değildi.

Plan gizli değildi, yıllar önce açıklanmıştı.

★★★

ABD’li Orgeneral Wesley Clark’ın anlattıkları, yakın tarihin en çarpıcı itiraflarından biridir.

Clark, 1997-2000 yıllarında, NATO Avrupa Yüksek Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı (Brüksel) görevini yaptı.

11 Eylül 2001’den........

© Sözcü