Barıştan korkmak

Savaş, bir oyundur ama çocuk oyunu değildir. Çünkü, hem getirisi hem de götürüsü çok yüksektir. Başta galip gelmenin verdiği muhteşem manevi tatmin olmak üzere, savaş eğer kazanılırsa, kazanan tarafa yer üstü ve yer altı servet de getirir. İktisatçı diliyle savaş bir “girişim/teşebbüs” tür. Girişim yerine “oyun” sözcüğünü tercih etmemin sebebi, konuyu Oyun Kuramı’na (Game Theory) göre anlamaya çalışacak olmamdır. Kurama göre her oyunda sadece “iki” taraf (oyuncu) vardır. (Biri ben veya biz diğeri o veya onlar.) Taraflar, birden fazla oyuncudan oluşabilir. Oyuncular kaç kişi veya savaşta kaç ülke olursa olsun neticede bu ittifaklar “bir” tarafı oluşturur. Teori bize tarafların, mantıklı (rasyonel yani iktisadi) davranırken nasıl olup da irrasyonel (gayri iktisadi) bir sonuca sürüklenebileceğini açıklar. Bunun kök sebebi tarafların “rakiple/düşmanla” uzlaşmaktan yani barışmaktan korkmasıdır. Hal böyle olunca da taraflar ancak “kazan-kazan” değil “kaybet-kaybet” köşesinde buluşur.

FİLİSTİNLİLERİN ACISINI DİNDİRMEK Mİ, YOKSA İSRAİL’İN BURNUNU SÜRTMEK Mİ?

Şu kabul edelim ki, Türkiye, Filistin davasında........

© Sözcü