İlçemizin nüfusu 3 bin 200’dü.
Buna karşın iki ilkokul, iki ortaokul ve iki lisemiz vardı.
İlçe ahalisinin önemli bir bölümü ilçemizde kurulmuş Cilavuz Köy Enstitüsü’nün devamı olan Öğretmen Okulunu bitirmiş ve öğretmen olmuştu.
Haliyle ilçe merkezindeki ilkokulda ve köy okullarında hep o öğretmenler görev almıştı.
Birçoğumuzun babası, amcası, akrabaları okuduğumuz okullarda öğretmendi.
Ne zaman çocukluk arkadaşlarımızla buluşsak aynı gerçekle yüzleşiyoruz:
Neredeyse hepimiz okuduğumuz okulda öğretmen olan babamıza nasıl hitap edeceğimiz konusunda aynı ikilemi yaşamışız:
“Baba” mı “öğretmenim” mi?
★★★
Böyle bir ortamın birçok faydasını gördüğümüzü itiraf etmeliyim.
Bu faydalardan en büyüğü eğitim alanında karşımıza çıkıyordu.
En büyük çekişmeleri, çocuklarının başarısını yarıştırmak olan öğretmenleri fırsata çevirmek o kadar kolay oluyordu ki...
Mesela ödevlerde yararlanmak için eve ansiklopedi aldırmak mı istiyorduk?
Hemen düğmeye basıyorduk:
“Baba, Mehmet öğretmen Atlas Ansiklopedisi almış...”
Bunu duyan öğretmen baba durur mu hiç?
İki gün sonra kucağında bir kutuyla eve gelir: Meydan Larousse Ansiklopedisi.
Böyle böyle istediğimiz kitaba, kaynağa kavuşurduk.
Ayrıca 12 Eylül askeri darbesinden kurtarılan kitaplarla dolu ev kitaplıklarımız okuma alışkanlığımızın artmasına vesile oluyordu.
★★★
Günlerden bir gün ilçemize Alim isimli bir kaymakam geldi. Kısa süre sonra ilçe milli eğitim müdürlüğüne “okullarda her sınıfa bir kütüphane kurun” talimatı verdi.
Herkeste........