Biz küçüktük diye mi her şey o kadar büyük gelirdi bize?
At arabaları mesela...
Hareket halindeyken binmek acayip zordu. Yakalayacaksın, iki elini römorkun zeminine bastıracaksın, kollarından ve sol bacağından güç alarak bedenini arabanın üstüne atacaksın...
Şimdi bakınca, at arabası ne kadar alçakmış meğer!
Binmesi de ne kadar kolay!
Lisenin çevresindeki duvarlar mesela...
Boyumuzdan çok daha yüksekti ve üzerinden atlamak neredeyse imkansızdı. Bu yetmiyormuş gibi bir de üstüne beton döküp betonu da cam kırıklarıyla kaplamışlardı. Hafta sonu evci izni vermediklerinde bir punduna getirip o duvarlardan atlayabilmek ve eve gidebilmek için ne riskler alırdık.
Şimdi bakınca, duvar ne kadar alçakmış meğer!
Aşması ne kadar kolay!
Hükümet konağı binası mesela...
Bütün evlerin tek katlı olduğu bir yerde üç katlı bir bina. Önünde devasa bir Atatürk heykeli ve meydan, içinde bitmeyen merdivenler. Tam anlamıyla baş döndürücü. Koridorlar ne kadar uzun, kapılar ne kadar yüksek. Memurların masalarında ne kadar çok pembe dosya var, ne kadar çok saman kâğıdı. Şimdi bakınca, hükümet konağı binası ne kadar küçükmüş meğer.
★★★
Bizim ilçenin hükümet konağına son girdiğimde bunları düşünmüştüm. Mahkemeyi ve kalemi gözüm aramıştı ama bulamamıştım.
(Adalet Bakanlığı tasarruf çerçevesinde ilçe de olsa küçük yerlerde........