ONLAR CESUR KADINLARDI |
Türk milleti her zaman her şartta devletinin yanında olmasını bilmişti. Bu seferde farklı olmayacaktı, Kastamonu’da bir grup kadın devletinin yanında olduğunu bildiren “ Ne yapılması gerekirse yaparız, biz buradayız” telgrafları çekmeye başladılar. Ancak bunu yeterli görmediler, hem kendi devletine milletine güven vermek, hem de yabancı devletlere gözdağı vermek “Biz dimdik ayakta ve devletimizin yanındayız” desteğini göstermek o görüntüyü vermek istiyorlardı.
Bir grup kadındılar, koca cesur yürekleri vardı, güçlerini tarihin derin sayfalarından alıyorlardı. Onlar Türk kadınlarıydı. İstiklal ve İstikbal’i sırtlarına, omuzlarına alacak güçte kadınlardı.
Dünyada o tarihlerde kadının adı yokken, onlar Padişaha, İstanbul hükümetine destek çıkan ve tedbir alınması gerektiğini “Biz üzerimize düşeni yaparız” sözüyle telgraflar çektiler, devleti harekete geçirmek istiyorlardı. Oysa aynı tarihlerde İstanbul işgal altındaydı ve yöneticiler bu desteği görecek durumda değildi. İzmir’e Yunan ordusu çıkartma yapmıştı. Görünen odur ki; peyder pey bu işgal memleketin içlerine uzanacaktı.
İşte o tarihlerde bir karara varıldı ve bir gün tespit edildi ve Kastamonu’da kadınlar bir araya gelip önce diplomatik yönden çözüm istemişler, dünyaya telgraflar çekmişler, savaşın barışçıl bir yöntemle kadın hassasiyetiyle çözülmesini istemişlerdi. Bütün bu girişimlere rağmen çözüm üretilmemişti, o halde seslerini yükseltecekler haklılıklarını haykıracaklardı. Memleketleri haksız bir işgal altındaydı ve zulüm altında inliyorlardı.
O günün şartlarında, 1919 / 10 Aralık günü, üç bin Türk kadını şehirlisi köylüsü bir araya gelmiş, zulme ve işgale dur demişlerdi. Bu duyarlılık memleketlerinin bütünü adınaydı, Kastamonu işgal altında değildi. Bu yürekli kadınların seslenişlerine, dünyaya barış çağrısına rağmen işgaller devam edince, memleket savunması içinde bu sefer üzerlerine düşeni yapmaya karar verdiler. İşgal altındaki vatan toprağında ses yükselten bu kadınlar, o gün tüm dünyaya güçlü kararlarını bildirdiler. Bu karar, hasta adam yakıştırılması yapılan Osmanlı Devletinin var olma, yeniden ayağa kalkma savaşıydı.
Öyle ki, Sevr antlaşmasından sonra Türklerin bir direniş başlatıp dağ başlarından mermi taşımalarını küçümseyen bir dille Fransız Mösyö Bulyon “ Kağnı kamyonu........