Dostluk yazısı |
Geçen ay Enver Aysever’in yazdığı “Makul Şüpheli” oyunundaydım. Oyun dediysem, bir türlü normal akışına kavuşamayan yarım kalmış bir oyun bu. Her aşamasında bir el devreye giriyor, oyuna müdahale ediyor çünkü. Bunu da Enver’i gözaltına alıp bırakarak icra ediyorlardı.
Dünkü tutuklamayla biten son gözaltı bir anlamda oyunu da bütünüyle durdurmuş oldu. İktidarın “Pirus zaferleri” bunlar, onun üzerindeki yıkıcı etkisi düşmanınkinden daha belirgin. Nereye gideceklerini, ne yapacaklarını bilemez haldedirler. Ellerindeki yargı sopasını bir oraya bir buraya sallıyorlar panik içinde. Kendi taraflarından devirdikleri bizim tarafta devirdiklerinden çoktur.
Ancak tabii daha yıkıcı bir silahları var. Basını kirlettiler, gazetecileri körelttiler, yazarları birer boş tenekeye çevirdiler. Abdülhamit öven mi istersin, normalleşme için iktidar kapısı arşınlayan mı, halkı soyup soğana çeviren Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e övgü yağdıran mı? İş vererek, yol açarak, yanlarına alarak, televizyonlarına çıkararak dostlarımıza verdikleri zarar sopa sallayarak verdikleri zarardan büyük. Pek çok dostumuzu yanımızdan ayırıp kötü yollara düşürdüler böyle böyle. Acıyarak bakıyoruz çoğuna. Evet öfke değil bu, acıma. Düşene öfke duyamayız!
***
Dostlukları önemsiyoruz. İçinde mutlaka dayanışma, sadakat ve güven var çünkü. O kadar ki birlikte okul basmaya gitmişliğimiz bile var! Enver “Dostlar Kitabını” beş yıl önce yazmıştı. Sanırım kitapta adı geçen o dostlarla bir mekânda toplandık, kutlama yaptık. Çoğuyla tanışıyoruz. Belki aralarında bir iki o gün tanıştıklarım da vardı. Hayat bu, kendi patikasında ilerliyor mecburen.
Enver’le tanışıklığımız bir TV kanalında rastlantı eseri. İşten kaynaklanan dayanışma ihtiyacı ile başladı, sonra kesintisiz bir dostluğa dönüştü. Diyor ki Enver, "Birlikte yürüme cesaretidir dostluk, bir başına kalacağını sanırsın oysa ikisindir!" Evet ama zor zamanlarda başka bir gerçekle karşı karşıya kalırsın. Arkana dönmüş bakmışsın ki o dostların bazıları yolları ayırmış, karşı tarafa geçmiş, sana nanik yapıyor.
Enver’de de bir parça pişmanlık sezmiştim, sonradan, o kitabı........