Tasarruf mu dediniz?

Tayyibistan’da 22 yıllık iktidar dönemi sonrasında bazı devletluların fikri gelmiş: “Biraz tasarruf mu yapsak acaba”? Tabii bunu zorlayan nedenler olmasa gene de kimsenin aklına geleceği yoktu. Neler zorlamış olabilir?

Birincisi, Haziran 2023’ten beri uygulanan istikrar programı “kemerleri sıkma” aşamasından Nisan 2024’ten itibaren artık “boğazları sıkma” aşamasına geçmiş durumda. Emekçi halkın gelirlerini enflasyonun altında tutarak, emeklileri mutlak yoksulluğun pençesine atarak sürdürülecek bir programa halkın razı edilmesi için tepelerde de bir takım göstermelik icraat olmalı ki toplumsal tepkiler yatıştırılabilsin. Yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu.

İkincisi, 31 Mart yerel seçim sonuçları, iktidardaki siyasal İslamcıların halktan rıza üretmekte artık zorlandıklarını ve zorlanacaklarını gösteren yeni bir eşik oldu; yanısıra, iktidar partilerinden muhalefete geçen belediyelerde makam odalarından başlayarak inanılmaz bir şatafatın, israfın görüntüleri ile giderayak hatta seçim gecesinde bile yolsuz harcamalara başvurmaktan çekinmeyen bir pervasızlığın ibretlik manzaraları halkın gözleri önüne boca edildi. Üstelik ötedenberi başta Saray olmak üzere tüm merkezi idarelerin ortaya saçtığı manzaranın da bundan farklı olmadığı bilinçlerde birleşmiş oldu. Saray, uçak ve araç koleksiyonu yapmaya meraklı bir “başyüce” bu manzaranın tam tepesinde oturuyordu. Milletin en çok gözüne batan ise, araba saltanatı ve çoklu maaşlar, astronomik ücretler ve hakkı huzur rezaletleriydi. İktidar milletvekillerinin lüks tüketim mallarına olan merakı ve bunlarla caka satma sevdaları da son zamanlarda adeta halkın gözüne sokulan arsızlık ve şımarıklık belgelerine dönüşmüş durumdaydı. Lale Devri şatafatını bile fersah fersah aşan bir görgüsüzlüğün bugünkü iletişim çağında dar bir çevre ve mekanda hapsolması da düşünülemezdi. Dolayısıyla iktidarın bu görüntüleri dengelemek ihtiyacı her zamankinden fazla kendini dayatmakta.

Üçüncüsü, iktidar partisi “faiz sebep enflasyon netice” saptırmasından “ücretler sebep enflasyon netice” çarpıtmasına çok hızlı bir geçiş yaptı. Öyle ki kendi sadık seçmeninin bile uyum sağlaması mümkün olamadı. İktidar, Mayıs 2023 öncesinde seçim almaya odaklı ama iktisaden akla ziyan politikalarla üç belayı toplumun başına sarmış durumda: -hesapsız faiz indirimleri sonucunda çift hanelerin üst noktalarına kadar çıkan ciddi bir enflasyon birikiminin oluşması; -dövizi tutmak için KKM yoluyla bütçe ve Merkez Bankası üzerinden (dolayısıyla vergi mükellefi geniş emekçi kesimlerden) zengin hanelere ve özellikle şirketler kesimine (KKM’ye en çok bunlar yatırım yaptı) büyük gelir transferlerinin yapılmış olması ve bu sorunun geleceğe de önemli tortular da bırakmış olması; -kur-enflasyon geçişkenliğini önlemek adına (yoksa enflasyon üçlü hanelere de gidebilirdi) döviz rezervleri eritilerek kura müdahale edilmesi. Bugün eğer bir istikrar programına ihtiyaç duyuluyorsa, bu sorunlar nedeniyledir. Ama yeni ekonomi yönetimi “rasyonel politikalar geçmek dışında çare kalmamıştır” ifadesinden başka bir cümle kurmamıştır. Bütün resmi belgelerde ve açıklamalarda, “Erdoğan ve eski ekonomi yönetiminin sorumluluğu nasıl örtbas edilir” tutumu sergilenmektedir. Tasarruf paketi işte “devlet de üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması ihtiyacına da cevap vermekte.

Yukarıdaki üç maddede dillendirilenler, tasarruf paketinin mali amaçlı olmaktan ziyade siyasi/ideolojik........

© soL