Bir sergideki tablolar

Bu yazıyı, dünyanın bugün geldiği noktanın ve gitmekte olduğu yönün yanlış olduğunu, değişmesi gerektiğini düşünenler için yazıyorum. Filistin, Lübnan ve Suriye’de son bir yılda olanlardan, bu olanlarda başta Türkiye olmak üzere “dış güçler”in oynadığı rolden, yaşananların yarın filizlenmek üzere ektiği yeni kıyım ve yıkım tohumlarından endişelenmiyor, her ne olacaksa bunun hayatınıza dokunmayacağını, dolayısıyla sizi ilgilendirmediğini düşünüyorsanız; yani içinde yaşadığımız düzenin bireyi insanlıktan çıkartan bencillik şerbetini içtiyseniz ve halinizden memnunsanız, yazının devamını okumayabilirsiniz.

***

Peki, madem artık biz bizeyiz, biraz samimi bir sohbet edebiliriz.

Dünya, Orta Doğu, Türkiye bu hale geldi çünkü insanlık 1991’de büyük bir yenilgi aldı ve hala onun uzun vadeli sonuçlarını yaşıyoruz.

Baas Suriyesi, Soğuk Savaş dünyasında emperyalizm ve sosyalizm arasındaki mücadelenin yarattığı, dış tahakkümün olmadığı gri bölgede yükselmişti. Aynı diğer Baas iktidarları ya da Yugoslavya gibi. Ve emperyalizmin rakipsiz olduğu günümüz dünyasında bir yeri yoktu. Ve ne kadar direndiyse de, sonunda yıkıldı.

Dünya çapında saygı gören ve vicdanlı, ahlaklı her insan tarafından kucaklanan; defalarca uçak kaçırma eylemlerine katılmasına rağmen aklı başında kimsenin meşruiyetini sorgulayamayacağı Leyla Halid gibi bir kahraman çıkartmış; öncülüğünü Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yaptığı laik ve özgürlükçü Filistin direnişi de Soğuk Savaş dünyasına aitti. Emperyalizm rakipsiz kaldıktan kısa bir süre sonra bu mücadelenin liderliği Hamas’ın eline geçti. Bu oldu diye mazlum Filistin halkının direnişi tarihsel meşruiyetinden bir şey kaybetmedi, ama önderlik gericileştikçe, yenilgi kaçınılmaz hale geldi.

Burada çok önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum: Sorun sadece sosyalizmin yokluğu, Sovyetler Birliği’nin desteğinin ortadan kalkmış olması değil. Sosyalizmin olduğu dünyada emperyalizmin insanı insanlıktan çıkartan ideolojisi de tek egemen değildi. Emperyalist ülkelerin bağrında da kentli ve emekçi kitlelerin kolektif ahlak ve vicdanı çok önemli bir toplumsal güçtü. Emperyalizmin sürekli liberal zehirle çürütmeye çalıştığı bu güç ona en nefret ettiği şey olan sınırlar dayatıyordu. Sosyalizm yıkıldıktan sonra emperyalizmin liberal saldırısının önünde de bir engel kalmadı. Liberal ideoloji işçi sınıfının kolektif vicdanını........

© soL