İşçi eğitimi: Yalnız yeryüzünü değil gökyüzünü de istiyoruz!

İşçilerle eğitim için buluştuğunuzda daha yakından tanırsınız onları. Yorgunu da vardır, içi içine sığmayanı da. Meraklısı, hiç umursamayanı, sınıf öfkesini kuşanmış olanı, bıkkın hissedeni… Türkiye’nin farklı coğrafyalarından gelen işçilerle birlikte, onların serüvenlerini, içinde yaşadıkları dünyayı ve ülkeyi nasıl gördüklerini, gündelik hayatlarının nasıl olduğunu, yaptıklarını kendilerine ve çevrelerine nasıl anlattıklarını ve siyasetle nasıl ilişkilendiklerini deneyimlersiniz. Onlara söyleyeceğiniz bir şeyler vardır. Siz söylerken dinlerler, tepki verirler, cevap verirsiniz, anlatmak istediklerinizle duyduklarınız birleşir, her eğitim başka kelimelere dokunur, biçimlenir. İşçi eğitimi de tam böyle olmalıdır zaten.

Eğitim deyince, işçi sınıfı pedagojisini düşünmekle başlamalı. Bu pedagojiyle sınıfın kendisini kuşatan ekonomik, politik ve ideolojik yapıları anlaması ve değiştirmesi için eleştirel düşünmesi amaçlanır. Eğitimin niteliğinin düştüğü ve kamusal karakterinin aşındığı bir dönemde sınıfın içinde bulunduğu koşulları anlamlandırabilmesi hem çok daha zor hem çok daha hayatidir. Eleştirel düşünme işçilerin anlam dünyaları ve referans çerçevelerinin çözülüp yeniden oluşturulmasıdır. Diğer bir deyişle, eğitime katılanların sahip oldukları varsayımlara eleştirel yaklaşarak hayata bakışlarının değişmesi ve hayatlarını yeni geliştirdikleri bakış açılarına göre devam ettirmeleridir. İşçi sınıfı pedagojisi, işçilerin kendi referans çerçeveleri üzerinden bilgi üretme, dünyayı okuyabilme ve yazabilme (dönüştürme) becerisini hedefler. Sessizliği kırma ve politik irade kazanma yolunda ilerlemesini amaçlar.

İşçi eğitiminde “nasıl anlatmalı”?.. Sendika dergilerinde, akademik çalışmalarda eğitimlerde yer alan konulara, derslere dair bilgiler bulmak mümkün. Fakat “nasıl anlatmalı”ya dair çalışma yok denecek kadar az. Sınıfla birlik sağlayabilen, onunla iletişim kuran bir anlatımdır üzerinde düşünülmesi gereken. İşçi sınıfından olan ve sınıfını akademiye taşıyan Raymond Williams şöyle diyor: “İşin aslı hiç kimse bir şeyler anlatılmasına itiraz etmiyor. Mesele anlatılma biçimi ve insanın kendisine bir şeylerin nasıl anlatılmasını istediği: Hayatın bir parçası olarak anlatma, deneyimin bir parçası olarak öğrenme.”

Eğitimlerde işçilerin öğrenme ihtiyacına uygun, onların deneyimleriyle doğrudan ilgili basit ve yaratıcı anlatımlar iz bırakıyor. Günlük bir dille konuşma ve hayatın içinden örnekler verme, eğitimi çarpıcı kılıyor. İşçiler, soyut ve genel........

© soL