Sosyal sürrealizm
Öykü yazdığı dönemde sanatını böyle adlandırıyor Yılmaz Güney: Sosyal sürrealizm. Haziran 1957 tarihinde Vedat Günyol’a şöyle yazar:
“Abi; Bugünlerde sosyal sürrealizm dediğim denemeler üzerinde çalışıyorum. Pazar Postası’nda çıkan ‘Mavisiz Yalnızlık’ sosyal sürrealist diyebileceğim ilk öyküm. Dün ‘Serseri Neron’u bitirdim. Bu da öyle.”
Yılmaz Güney’in sanatı lise yıllarında öyküyle başlar. Romanla devam eder. Sinema yaşantısı sonradan gelir. Güney’in ilk gençlik çağındayken sosyal sürrealizm adını verdiği bu öyküler, gündelik hayatın gerçekliğini terk etmez; aksine gerçekliği soyutlayarak ona yeni bir gözle bakılmasını sağlar. Dil, maddi dünyayı katılaştıran ağırlığından uzaklaştırılır ve oyunsu bir düzleme çekilir.
Mavisiz Yalnızlık’ta bir resmin tamamlanma sürecini anlatır. Güney, öyküsünde, Ressam Orhan karakterinin resim yapma sürecini aktarırken soyutun sınırlarını sorgular. Öyküdeki ilk gerçeküstü olay, resimdeki figürlerin tuvalden çıkıp gitmesidir; üstelik bunu bir gerekçeye dayanarak yaparlar: renklerinin gözlerinden alınması ve başka bir figüre verilmesi.
“Tuvaldeki boyaları ezdi. Fırçayı suya batırıp temizledi iyice. Köprünün uzaklarında, elektrik santral binasının kırmızı kiremit damları görünüyordu. Uzaklardaki mavi Orhansızlığın acısını çekiyor. Yalnız. Bitmeyen bir keder. Orhan’ın fırçası oraya değin yetişmiyor. Omuz çırpıyor. Ceyhan’ın yağlı sularında balık avlayan insanların gölgesine renk bulamadı. Bunlar da gölgesiz olsun deyip, kadehini boşalttı. Gölgesiz insanların kamışları kontralitten dışarı fırlamıştı. Biri, ‘Bana balık tutturmazsan senden olmam,’ diye tutturdu. Orhan pazularını gösterdi. ‘Bilek güreşinde beni........© soL





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein