Engels, London: Şiddetin tanıklığı

Korkunç ölümler, işkenceler içinde kol bacak yitirenler gördüm. Akıldan yoksunların, akıldan yoksun olmaları nedeniyle avukat tutmayı akıl edemediklerini gördüm. Güçlü kuvvetli adamların, yüreklerinin ve güçlerinin kırıldığını gördüm ve insanların çılgına döndüklerini, o koca sağlıklı hayatların bağıra çağıra deliliklere gömüldüğünü, inim inim yok olduklarını gördüm. Gençlerin, yaşlıların, hatta çocukların bile açlıktan öldüklerine tanık oldum. Eğitilmiş hayvanların sahnede gösteriler yaparken gülen, neşelenen ve alkışladıkça coşan izleyiciler arasında duyduğum düş kırıklığını ve büyük şaşkınlığı, dünyanın hiçbir acımasızlığı, hiçbir işkencesi karşısında duymadım.”

Bu cümleler bir hatırlatma değil, bir iddiadır. Jack London bu sözleriyle acıyı anlatmaz; acının nasıl seyreldiğini, nasıl alkışlandığını, nasıl sıradanlaştığını teşhir eder. Michael, Brother of Jerry’nin önsözü, şiddetin betimi değil, şiddet karşısında konforunu koruyan dünyaya yöneltilmiş açık bir suçlamadır. Bu metin, görmenin masum olmadığını, tanıklığın tarafsız kalamayacağını ilân eder.

London bu romanını, Engels’in İngiltere’de Emekçi Sınıfının Durumu'ndan yetmiş iki yıl sonra yazar.

Engels, 1840’lar İngilteresi’nde sanayi kapitalizminin fabrika içindeki çıplak yüzünü gösterir. Uzun çalışma saatleri, çocuk emeği, sağlıksız barınma ve insanın yaşayan bir makineye indirgenmesi. Kapitalizm burada kapalı bir iç mekânda işler; bacalar, atölyeler ve işçi mahalleleri arasında sıkışmıştır.

London ise bu yapının dışa doğru genişlediği alana bakar. 1900’lerin başında kapitalist birikim artık küreseldir. Pasifik adaları, Papua ve Melanezya sermayenin yeni av sahalarıdır. Roman,........

© soL