menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zorbalığın değişmez yazgısı

33 8
29.09.2025

Türkiye’yi yönetenlerin ABD’yi ziyaretlerinin her defasında büyük heyecan ve merak uyandırması boşuna değildir. 5 Nisan 1946’da Missouri zırhlısı İstanbul’a yanaştığı gün ikili ilişkin yeni modalitesi belirlenmiştir. Bir taraf ötekine hükmettiği sürece devam edecektir. Daha kısa söylemek istersek asimetriktir.

Bu ilişkideki asimetri sadece iki ülke arasındaki güç farkından kaynaklanmamaktadır. Zayıf görünen tarafın ideolojik tercihleri belirleyici olmuştur. Yine mi sınıf? Evet, yine sınıf.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki yapısal dengesizlik ülkeyi yöneten burjuvazinin tercihi, isteği hayat sigortasıdır. Cumhuriyet devrimini ele geçirmenin ve geriletmenin en kestirme yoludur. Türkiye sermayesi ABD sayesinde ülke üzerinde hakimiyet tesis etmiştir. Zorlandığı her noktada ABD’yi yardıma çağırmış ve paçayı sıyırmıştır. Trump’ın Erdoğan’a sağlayacağı veya sağladığı ileri sürülen meşruiyet, ABD’nin çıkarlarına hizmet karşılığında sömürü ve gericileştirmeyi Türkiye halkının rızası hilafına sürdürme iznidir.

Geçen haftaki ziyarette gördüğümüz iç burucu manzaralar o sürecin geldiği dip noktayı göstermektedir. Ziyaretin içeriğini günlerdir okuyoruz, dinliyoruz, izliyoruz. Elbette Türkiye bizim ülkemiz ve en öncelikli derdimiz. Ancak meseleye tek mercekten bakmak çözüm yolları üzerinde sağlıklı düşünmemizi de zorlaştırıyor.

Trump Türkiye’ye yamuk yaptı çünkü bizi sevmiyor ya da “... lobisi”nin etkisinde diye başlayan analizler meseleyi kısır bir milliyetçilik girdabına sokuyor. Orada çaresizce dönüp duruyor, dibe doğru sürüklenmeye engel olamıyorsunuz.

O yüzden ben bugün biraz daha geniş açıdan bakmaya çalışacağım.

Özellikle 20. Yüzyıldan itibaren iletişim stratejisi denen kavram hem siyasetin hem de diplomasinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Yapılandan veya yapılmayandan ziyade gösterilen ya da gösterilmeyen, anlatılan ya da gizlenen önem kazanmıştı.

El-etek öpmenin dahi her seferinde zafer diye anlatılması, gerçeklerin halktan gizlenmesi ve yenilen kazıklara rahatça taraftar toplanması bu sayede mümkün olmuştu. Yalnız bunun gerçekleşmesi için hükmeden tarafın da en az hükmedilen taraf kadar istekli olması gerekiyordu. Sonuçta bu iki tarafı olan bir oyundu. Bir tarafın mızıkçılık yaptığı senaryoda yürümesi olanaklı değildi.

ABD yine emrediyor, Türkiye veya başka bir müttefik de gereğini yapıyordu ama ufak tefek yol kazaları dışında, bu tabiiyet ilişkisinin karşılıklı faydaya dayanan bir işbirliği görünümü alması için elden ne gelirse yapılıyordu. Bu sayede, ABD sermayesine ve küresel kapitalizme hizmet etme yükümlülüğü sırtına bindirilen........

© soL