Turuncunun safran tonu
Son bir hafta içinde dünya birçok önemli gelişmeye sahne oldu. Rusya-Ukrayna savaşının genişlemesi konuşuldu. BM Genel Kurulu Filistin Devletini ve iki devletli çözümü destekleyen bir kararı çok geniş bir çoğunlukla kabul etti. Günde yaklaşık 70 Filistinliyi öldüren, Gazze’yi bina bina havaya uçurmaya devam eden, o arada bölge ülkelerine saldırmayı da ihmal etmeyen İsrail bu kez de ABD’nin en önemli bölgesel müttefiklerinden olan Katar Emirliği’nin başkenti Doha’yı hedef aldı. Suriye’nin başına getirilen “evimizin kravatlı cihatçısı” BM Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’a giderken bütün bölge haklarının düşmanı İsrail’le müzakere ettiklerini itiraf etti. ABD aşırı sağının ve Trump’ın MAGA hareketinin liderlerinden sayılan Charles Kirk tam da bir üniversite kampüsünde farklı olan herkese nefret saçar, her yıl binlerce Amerikalı canından eden bireysel silahlanmayı savunurken boynundan yediği bir kurşunla öte yana göçtü.
Bütün bu gelişmelerin yanına bir Nepal’de olup bitenler eklendi. Belki Nepal gerek fiziki gerek kültürel anlamda çok uzağımıza düştüğünden orada yaşananlar bence Türkiye’de pek net anlaşılamadı.
Dış haberlerin ülkemizde sürekli aynı kaynaklardan alınması ve tercüme edilerek yansıtılması bunu bir sebebi olabilir ancak bu kere mesele o kadar basit değil. Zira normalde BBC, DW, Reuters gibi tıyneti belli mecraların aktardıklarına bağışık olması beklenen kesimler dahi bir kafa karışıklığı yaşadılar. Görünen o ki, kafa karışıklığı hâlâ devam ediyor. Kendimce bunun sebebini içinde bulunduğumuz ruh haline bağlıyorum. Yaklaşık 17 yıldır iktidarda bulunan yıpranmış, yolsuzluğa bulaşmış bir iktidar sokağa çıkan gençler tarafından yıkılıverince herkesin içini bir coşku kapladı ve sokağa çıkıp iktidar sahiplerini kovalayan göstericilerle özdeşleşmek cazip geldi. Akepe-Mehape rejiminin sultası altında ayakta kalmaya çalışan bir halk için anlaşılır bir duygu durumu.
Böyle durumlarda işin asıl tam da öyle değil demek, bir tür oyun bozanlığa girişmek beni mutlu etmiyor açıkçası. Ne var ki, bildiklerimizi, öğrendiklerimizi paylaşıp “ama şu da var” demeyeceksek bu köşeleri işgal etmenin bir anlamı da yok.
Meseleyi anlatmaya Nepal’in nerede bulunduğundan, nasıl bir ülke olduğundan başlamazsak hikâye eksik kalacak.
Nepal Güney Asya’da. Tam adı Nepal Federal Demokratik Cumhuriyeti. Dünyanın en yüksek sıradağları olan Himalayalar’a yaslanmış yaklaşık 150 bin km2 büyüklüğünde bir ülke. Türkiye’nin beşte biri kadar. 32 milyon nüfusu var. Ajans haberlerinde ortalama yaşın 25 olduğu söylendiği için genç nüfuslu bir ülke diyebiliriz. Nepal’in coğrafi konumu yaşananları anlamaya çalışmak bakımından ilk ipucu. Sadece iki komşusu var. Kuzeyde Çin Halk Cumhuriyeti, Güneyde Hindistan. Bana sorarsanız zurnanın zırt dediği yer burası.
Asya’da rekabet halinde olduğu bilinen iki devin arasına sıkışmış bir ülke. Halkının çoğunluğu (yüzde 82) Hindu. Bu özelliğiyle sık sık........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein