Kıbrıs’ta 'yeni' dönem mi? |
Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları Türkiye’de birkaç boyutta yankı yarattı.
Birincisi, Akepe/Mehape ittifakının desteklediği, hatta bu uğurda Yavuz Bingöl, Süleyman Soylu ve Hulusi Akar gibi yüksek (!) kalibreli silahlarını devreye soktuğu Ersin Tatar’ın yenilmesi, bu ikiliden illallah diyen Türkiye halkının büyük bölümü tarafından sevinçle karşılandı. Bu gelişme doğrudan bir ilişki kurulmasının güçlüğüne karşın Akepe/Mehape’nin ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar sandıkta yenilebileceği fikrine güç kazandırdı. Bu fikir tümüyle yanlış da değil, doğru da. Anlatalım.
Evet “Cumhur”cular KKTC’deki seçime yüklendiler, “Lefkoşa giderse, Mersin gider, Ankara gider, maazallah Kudüs gider” mavralarını tekrarladılar ama bu yüklenme yerel seviyede kaldı. 2020 seçimlerinde olduğu gibi Türkiye’deki iktidar ile Kıbrıs Türk halkının desteklediği aday olan Mustafa Akıncı arasında yaşanan şiddette bir karşıtlaşma yaşanmadı. Bunun bir nedeni, kamuoyuna yayılan manipülasyon amaçlı uydurma anketlere karşın aradaki farkın çok açılmış olmasıydı. Yani Tatar gemisi çoktan batmıştı ve yüzdürülebilme olasılığı yoktu. Sandıklara seçim öncesi ya da sonrası yapılabilecek müdahale 5-6 puanlık bir farkı kapatabilirdi ama 20 puanlık bir fark için yapılabilecek bir şey kalmamıştı. Kazanmak için tek çare seçim sürecinin, sonradan Devlet Bahçeli’nin dile getirdiği şekilde, toptan berhava edilmesiydi. Bunun da neden mümkün ve istenen bir seçenek olmadığını yazının devamında açıklamaya çalışacağım.
Türkiye’ye dönersek, Akepe/Mehape’nin muhayyel bir Türkiye seçiminde devletin bütün olanaklarını kullanması ve hileye başvurması halinde bile yenilme olasılığı bulunduğu doğru ama bunun için oylarının bugünkü seviyesinden daha da aşağı düşmesi gerekir. Bunu bir kenara yazalım.
İkinci neden, Erhürman’ın özenli ve Doğu Akdeniz gerçeklerini dikkate alan tutumuydu. Anımsatalım: Emperyalizmin hâkim olduğu dünyada Kıbrıs Adası’nın acı gerçeği, üzerinde yaşayan halkların söz haklarının sınırlılığıdır. Ada kendi başına bir yere gidemez. ABD, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan dörtlüsünün asgari müşterek olarak belirlediği rotada hareket eder.
Üçüncü neden, Kıbrıslı Türklerin örgütlülüğü ve dar alanda, yoğun iletişim halinde yaşayan küçük bir toplum olmasıdır. Kıbrıslı Türkler ile Türkiye halkı aynı dili konuşsalar da farklı kültürel, toplumsal, siyasal arka planlara sahiptirler. Sonuç olarak, Kuzey Kıbrıs’ta yapılan seçimler Türkiye’nin bir vilayetindeki ara seçim misali örnek oluşturacak bir niteliğe sahip değildir.
KKTC seçimlerinin sonucunun bir diğer yansıması ise iç siyasette görüldü. Devlet Bahçeli, özetle, “KKTC’yi ilga, Kuzey Kıbrıs’ı ilhak etmezsek küserim” dedi. Akepe almaza yattı. Buradan iki ortak........