menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir zamanlar maziye bak

21 15
10.11.2025

Türkiye-AB ilişkilerinin kurumsal geçmişine bir başlangıç noktası arandığında en uygun tarih olarak 1959 görünüyor. 66 yılda değişmeyen tek şey Türkiye’nin ismi.

Bugün AB diye bildiğimiz Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) kuruluşu 1958, Türkiye’nin ortaklık için başvurduğu tarih ise 1959. 1963’te ise Ortaklık anlaşması imzalanıyor, 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giriyor. Ortaklık anlaşması literatüre Ankara anlaşması olarak geçiyor. O zamanlar AET’ye kısaca Ortak Pazar deniyor. “Onlar ortak, biz pazar” sloganının kaynağı burada.

Ankara Anlaşması'nın 2. maddesinde anlaşmanın amacı "Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir” şeklinde tarif ediliyor.

Ankara Anlaşması'nın 28. maddesi ise Türkiye'nin üyeliğine ilişkin. Hiç yorum yapmadan aktarıyorum: "Anlaşma'nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler."

Türkiye’nin üyeliğinin nesnel değil, öznel ölçütlere bağlı olduğu daha o zamandan belli aslında. Ankara Anlaşması'na göre, Türkiye her şeyi tam yapsa, bütün yükümlülükleri üstlense dahi AET’ye katılımı “incelenecek”. Bir iş başvurusu gibi düşünün. Özgeçmişinizi veriyorsunuz, iş ilanında belirtilen her türü özelliği taşıyorsunuz ama patron “bir inceleyelim, sizi ararız” diyor.

İlişkideki asimetri çok açık değil mi? Onlar ortak biz pazar, onlar patron Türkiye işsiz. Elbette zaman içinde Türkiye’ye de yapılacak işler bulunuyor. Şirkete girme ama depoya mal getirip götürebilirsin gibi bir şey. Bunun Türkiye-AB diplomasisindeki adı Gümrük Birliği. Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1996’da yürürlüğe giriyor.

Gümrük Birliği aslında “Onlar ortak biz pazar” denklemini bir ölçüde değiştiren bir gelişme. Konu ilk gündeme geldiğinde “Avrupa ürünleri pazarı istila edecek, Türk (montaj) sanayicisi işsiz kalacak” feryatları yeri göğü inletiyor ama bugün gelinen nokta bayağı farklı. Yalnız şunu hatırlatmak gerek. Türkiye-AB Gümrük Birliği anlaşması son derece istisnai bir düzenleme. Şirketin kurallarına tabisiniz ama özlük hakları bakımından farklısınız. Kuralların değişmesi konusunda söz hakkınız yok. Hak yok, yükümlülük var. Asimetrinin bir başka boyutu da bu.

Devam edelim. Türkiye-AB ilişkilerindeki bir önemli dönüm noktası da 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi. Başbakan Ecevit, İsmail Cem Dışişleri Bakanı.

O dönemde Başbakanlık’ta, Devlet Bakanı Şükrü Sina........

© soL