İktisatta soyut, somut
Walrasçı genel denge teorisinde alım satım esnasında zaman ve mekân boyutunun önemi yoktur. Ne kadar çabuk ve hızlı iki tarafta anlaşırsa o kadar çok mal alım satımı gerçekleşecek ve ekonomik faaliyetler de o kadar çok gelişmiş olacaktır. Walrasyen iktisadın zamanı ve bireyi yaşadığımız dünyanın toplumsal ve iktisadi ilişkilerini yansıtmayan ve bu bağlamda gerçeklerden kopuk bir kurgu üzerine kuruludur. Walras’ın alım satım esnasındaki mekânı da üretim ilişkilerinden kopuk soyut bir alanı gösterir. Diğer bir deyişle zaman ve mekan genel denge teorisinin mekanik döngüsünün işlevli kılacak araçlar olacaktır. Zamana tekrar döndüğümüzde hem üretim süreçlerinde hem piyasada zaman hızlı akacaktır. Üretim süreçlerinde Adam Smith’in önereceği iş bölümü sayesinde üretim miktarı artarken üretim zamanı da hızlı ve seri olmak zorundadır. Üretilen malın kendisinden bağımsız her işçinin o malın üretimindeki safhalarında görevi vardır. Ve mümkün mertebe üretilen malla ilgili kendi sorumlu olduğu üretim safhasında tıpkı bir makinanın dişlisi gibi hızlı ve çabuk davranmak zorunda kalacaktır.
Marx’ın 1844 el yazmalarında işçinin ürettiği mala yabancılaşması hem ürettiği malın sadece bir bölümünden sorumlu olması hem de aynı zamanda hızlı ve seri üretimin bir çarkı haline gelmesi sebep olacaktır. Diyebiliriz ki iş bölümü ile beraber üretimde bir makinanın dişlisi gibi hızla ve seri akan zamanda işçinin ürettiği mala yabancılaşmasını sağlayacaktır. Walrasyen iktisadın tersine Smith’in ekonomisinde mekân somuttur, fabrikadır, üretim atölyesidir ve bu açıdan toplumsal ilişkileri iktisadi süreçleri içinde barındırır onun içindir ki klasik iktisat ekonomi politiktir. Mesela işçi ürettiği malın satışında yer almaz. Yani diğer bir deyişle işçi malı üretimin gerçekleştiği alanda (fabrikada) üretir sonrasında o mal satılmak üzere sermayedarın elinden piyasalara yönelirken işçi fabrikadan dışarı çıkmayıp diğer malların üretilmesinde emek sarf edecektir. Üretilen malın piyasadaki tüketiciyle buluştuğu arz ve talep tarafına baktığımızda orada da malın satışının gerçekleşmesi çok kısa bir zaman içerisinde olması arzu edilir. Ne kadar çabuk olursa o kadar iktisadi faaliyet artacaktır. Dolayısıyla tıpkı üretim sürecindeki gibi tüketim sürecinde de zaman hızlı akmak zorundadır. Alım satım ne kadar geç olursa o kadar iktisadi faaliyetler bundan olumsuz etkilenecektir. Satışta hızlılık ya etkili bir reklam kampanyası ile olacaktır ya aynı malın değişik ve gösterişli sunumu ile gerçekleşecektir. Fakat sonuçta insanın düşünmek için zamanı ne kadar azalırsa o kadar ürettiği ve tükettiği mala karşı yabancılaşması artacaktır.
Üretimde bunu iş bölümü ve seri üretim zinciri sağlarken tüketimde ise ürünün cazibesi neden olacaktır. Malın albenisi kişide o mala sahip olabilmek için ekstra bir ilgi uyanmasına sebep olacak ve gerçekten o mala ihtiyaç duyup duymadığından bağımsız hareket ederek satın almak için elini çabuk tutacaktır. O zaman diyebiliriz ki insanların çok düşünmelerine olanak sağlamadan yapılan ve yaptırılan her iktisadi faaliyet yabancılaşmayı körüklemektedir. Homoeconomicus kendisi için her şeyi çok iyi bilen bir makinadan farklı değildir. Ve tarihte marjinalistler klasik iktisatçıların üretim süreçlerini bir kenara atarak piyasa ile homoeconomicus’u ön plana almışlardır. Böylece........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar