Yeni bir yıla az kaldı. İlk defa bu kadar hayalsiz, heyecansız, cansız bir hâlde gireceğim zannederim yeni yıla. Tabi, önümde yirmi bir gün var ve bu sürede belki kendimi hazırlayabilir, tazeleyebilir ve diriltebilirim. Her yılsonuna doğru büyük bir özenle kendime ajanda tasarlarım ben örneğin. Hatta kimi yıllarda abartıp birkaç ay öncesinden hazırlıklara başlamışlığım vardır. Ancak bu yıl bir de baktım Aralık başlamış ve neredeyse 2024’ün bacadan düşmesine az kalmış. Memleketin hâlleri mi, benim yorgunluğum ya da yoğunluğum mu, düşmüşüm. Kendime bir an önce ve acilen yeni yıl heyecanı aşılamam gerek.
Kişisel gelişim uzmanlarının sıklıkla söyledikleri gibi yapayım. İyi düşüneyim, iyi enerjilere odaklanayım, bir kuytuda ya da bir kuyuda “iyi”lik perhizine başlayayım. Ya da kuyulardan, kuytulardan, dehlizlerden, gökten, yerden medet umacağıma doğrudan yüzümü söze, öze, insana, sanata döneyim. Şüphesiz daha hakiki, daha vaatli, daha ulaşılabilir, daha umutlu bu ikincisi.
Sanatsız kalmak zor, şarkısız kalmak, sözsüz kalmak, işitememek… “Yalnızlık tek ağaçlı bahçe” demiş Adonis. Kalabalık olmalı insan. Dostlarla, çocuklarla, kediler ve çiçeklerle çepeçevre olmalı, sarılmalı, sarmalamalı…
Böyle yazıyorum ya, yazdıkça bir heyecan geliyor işte. İyi düşünmeye başlıyorum. Klavyenin ucundan süzülen sözler duyguları çağırıyor ya da tam tersi. 2023’te ne oldu, diye soruyorum. Bütün kötü........