Nedenler, sonuçlar, bağlantılar, bağlamlar…
Bir karakterin kendi kendisi ile söyleşmesi ya da düşünmesi sürecini bir metinde bütün detayları, bütün girdileri ve çıktıları, bağlamları, ilintileri, çağrışımları ile aktarabilir miyiz? Bu akış kendine özgü ve biricik midir? Peki, bu akışı kendine özgü ve biricik kılan nedir? Okunan onca kitap, yazılan onca yazı, söylenen onca söz, var olan onca insan, ardında nasıl bir evren barındırıyor?
Pek çok kitabı bir arada okuyabiliyorum. Hatta başka başka işler yapmanın insanı dinlendirmesi gibi başka türlerdeki kitapları okumanın zihnimi soluklandırmasının yanında temizlediğini, zihnimin farklı alanlarla bağlantı ve çağrışım kurmasına yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Büyük bir mutluluk ve tutku benim için okumak. İş böyle olunca kimi zaman oyuncu çocuklar gibi şen ve bazen şımarıkça kitaplar dünyasında kayboluyor, bu izni kendime veriyorum. Elbette birbirine benzemez onca “şey” kafamın içinde yer çekimsiz ortamdaki nesneler gibi dönenip duruyor.
Bazen de bir imgeye, bir konuya, bir olaya, bir olguya, bir romana, bir yazara, bir insana demir atıyor. Sabit fikir olarak güm güm gümbürdüyor.
Şimdi sıcak, şimdi ateş, şimdi öfke, şimdi özlem ve hüzün var içimde. Ardımızda bıraktığımız 31 yıla inanamayarak bakmak ve onca zamanın geçmesine şaşmak ve elbette böylesi bir katliamın gerçekliği karşısında çaresizlikle karışık umutsuzluk ve yılgınlık var.
Haziran bitti, temmuz geliyor diyorum. 2 Temmuz, laiklik, Pir Sultan Abdal, Nesimi Çimen, Asım Bezirci, Behçet Aysan, Metin Altıok, yangın, yangın, yangın, katliam, 6 Temmuz, Aziz Nesin, Aydınlar Dilekçesi, Türkiye Yazarlar Sendikası, Marko Paşa, “Aydın mısın?”
Madımak Oteli diye bir yer, Sivas’ta. Yıl: 1993. 2 Temmuz. Günlerden Cuma:
Aydınlık ve karanlık, yaşam ve ölüm…
“Telefonlar dilsizleşiyor. Kısa zamanda ortalık........