Ölüm Yok ki!

Söylemiştim ama, konu Çin’den, Çin Devrimi’nden, hele de Kültür Devrimi gibi en çalkantılı dönemden açılınca, eğer bir-iki cümlelik yargıyla kapatıp rafa kaldırmayacaksanız, uzar gider, köşe yazısının çapını aşar diye. Ama, çevremden gelen bu yönde taleplere karşın, bir devam yazısı olmayacak bu. Varsın, “ee, neticede ne diyoruz bu diziye”nin simli pulları eksik kalsın. Çünkü:

Gerçekten de “Üç Cisim Problemi” dizisi, övgüye mazhar “bilimkurgusal”, “fantastik” boyutlarıyla da, dramatik yapısıyla da, istediği kadar ödül alsın, izlensin, teknik dışında o kadar da kayda değer bir yapım değil. Vasatı şişirmeyelim. Oldu da, fizik zırcahilliğimiz yüzünden, pek bilimsel bazı olasılık göndermelerini anlamadık, orasına Fatih Altaylı baksın.

Dramatik yapıya temel teşkil eden Çin Kültür Devrimi sürecine ilişkin saldırının açtığı tartışma, eğer gerçekten dizinin izlenilirliği ve üzerinde durulurluğu itibariyle esas ilgi odağı olsaydı, belki irdelemeye devam anlamlı olabilirdi. Ama, alışılagelmiş sosyalizme çamur atma genellemelerinin üzerinde özel bir yeri var gibi durmuyor. Bu ilgide Çin’in bu düzlemde görece yeni ve meraklandırıcı bir uzanım oluşunun payı da çok sürmez.

Böyle bir dizinin uyarlandığı yazara, romana, Çin’in taltifle yaklaşması şaşırtıcı geliyor ve yeni bir analiz konusu sanılıyor olabilir. Ama, Çin’de sosyalizmin tarihini birazcık biliyorsak, “ve hatta Maoist!” olmaya da gerek yok, bu o kadar doğal ki… Haydi, buradan iki cümle kuralım bari bu dizi başlığını kapatırken, belki ilgilisi olur.

Dizinin sarsıcı açılış sahnesinden başlayıp uzaylılara “yıkın bu dünyayı” çağrısı yaptıracak sonuçlara yol açan bütün bir sürecin “kâbusu” olan, Kültür Devrimi’nin iki ayrı noktadan eleştirisi yapılabilir. Bütün devrimlerin dönemeçleri gibi…

Birincisi, muhtemelen yazarın ve kesinlikle dizi yapım platformunun bakışıyla, bu sürecin, tarihsel akıştan bir kesit değil, bütün bir sosyalizm denen totaliter kötülüğün aynası olduğudur. Nitekim, günümüzde de Ye Wenjie’nin içi soğumamıştır, belli belirsiz hüznüne rağmen.

İkincisi, Çin Komünist Partisi’nin, daha o yıllarda savunageldiği, “sosyalizmin inşası sırasında yaşanan bir felaket, yok edilmesi için mücadele edilen korkunç bir sapma”nın ürünü olduğudur. Nitekim Mao Zedung Düşüncesi tarihe karışınca “aşırılıklar” mutedilleşmiştir.

Çin’in “bugünü”nün sahipleri açısından, bu “karşıdevrimci, akıldışı sol sapma”nın Netflix’te eleştiriliyor olması, o sürecin sorumlularını “ezerek” girilen bir başka yolun olumlanması anlamı da taşır yani.

Burada niyetim, 29 Eylül 1979’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin 30’uncu Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle, Ye Cienying’in ÇKP MK adına yaptığı çarpıcı konuşmadan alıntılar aktarmaktı. Önemliydi Çin’i........

© soL