Savaş Bakanlığının dönüşü ve Engels’in intikamı

Trump ve Hegseth’i iki nedenle tebrik etmek gerekiyor.

Öncelikle var olanı ilan ettikleri için: Biz yıllardır söylüyorduk emperyalist dünyada “savunma bakanlığı” diye bir bakanlık olamaz diye. Bu düzenin bakanları son tahlilde kapitalizmin güvenliğini sağlamaya bakar ve asıl görevleri içte ve dışta savaştır. Bu düzeni değiştirdiğimizde ilk işlerimizden biri, Fransız Devrimi’nden bize miras kalan, ve eski dille telaffuz edince ayrı bir etkisi olan, o “Kamu Selameti Komitesi”ni yeni bir içerikle canlandırmak olacak.

Diğer neden de Pete Hegseth’in “Bundan böyle Pentagon'un koridorlarında şişman generaller görmek istemiyorum” çıkışı. Dünyada terör estiren bir ordunun en üst düzey yöneticilerini göbekleri sallana sallana toplu sabah koşularında görmek bizim için bir eğlence olacak.

Ne var ki, Savaş Bakanlığı’nı ilan eden tek ülke ABD değil. Bütün dünya silahlanma yarışı içerisinde “bir şeye” hazırlanıyor. Yani eğlence burada bitiyor…

ABD, Rusya ile savaş görevini Avrupa’ya emanet ederken, Çin ile Pasifikte baş etmenin sanıldığından zor olacağı anlaşılırken, dolayısıyla Rusya ve Çin’i Ortadoğu’dan uzak tutmanın ve “Ortadoğu’da mutlaka kazanmak” gerektiğinin önemi bir kez daha anlaşılırken bütün dünyanın kocaman bir savaş bakanlığına dönüşmesi şaşırtıcı mı?

Neredeyse bütün yorumcular yeni bir İran savaşının kapıda olduğunu, “büyük sessizliğin” hayra alamet olmadığını anlatırken artık Ortadoğu’nun kuralına dönüşen bir noktaya odaklanıyor: İsrail’in güvenliği sağlanmalı ve bunun için İran mutlaka dize getirilmeli.

Örneğin Filistin kavgasına da bu açıdan yaklaşılıyor: Hamas o ya da bu şekilde dize getirilmeden ne ilk kural işleyebilir ne de İran problemi çözüme kavuşturulabilir. Bunun dünya için bir tür dönüm noktası olduğunu söyleyenler var.

Sadece bir örnek: Arnaud Bertrand dört gelişmeden söz ederken “jeopolitik yerçekiminin geri döndüğünü” söylüyor: Suudi-Pakistan askeri anlaşması, Trump’ın Afganistan’daki Bagram Üssü talebinin geri çevrilmesi, Trump’ın Xi ile gerçekleştirdiği ve aşağı yukarı “eşitler arasında” cereyan eden telefon görüşmesi ve ABD'nin İran'daki Chabahar limanına uyguladığı yaptırım muafiyetini iptal etme kararı ile Hindistan'ın tüm Orta Asya stratejisini fiilen baltalaması.1

Peki bütün bunlar, Bertrand’ın ima ettiği gibi, Sovyetler Birliği zamanındaki gibi bir “tektonik” yaratıyor mu gerçekten?

Alastair Crooke, gerçeğe biraz daha yaklaşıyor:

Ortadoğu’nun tüm taşlarını böylesine vahşice havaya savurmanın amacı nedir — Gazze’den tüm dünyanın da gördüğü gibi? İsrail’in bölgesel........

© soL