Kemal Türkler'i kim öldürdü?
22 Temmuz sabahıydı. Kalktı, tıraş oldu. Kahvaltısını Sebahat Hanım ve kızı Nilgün’le balkonda yaptı. Birlikte birer son bardak çay içtiler. Evden çıkmaya hazırlanırken Sebahat Hanım ona grevdeki fabrikalara gideceğini söyledi. O sıralar sendikanın olduğu fabrikaların çoğunda işçiler grevdeydi. Tebessüm etti. Kapıdan çıkıp asansöre binerken başını ona doğru çevirdi, elini hafice havaya kaldırıp “işçilere benden selam söyle” dedi, “onların işlerini en kısa sürede halletmeye çalışacağız”.
Her sabah bunu yapardı. Arabaya biner, kontağı çevirir, açtığı camdan elini çıkarıp yukarıya doğru sallardı. O, arabanın içinden, evdekiler yukarıdan, birbirlerine böyle “hoşçakal” derlerdi.
O sabah böyle olmadı. Arabanın koltuğuna henüz oturmuştu ki, camı açıp elini çıkarmaya fırsat bulamadan çaprazda üç silahlı adam beliriverdi. Peş peşe sıkmaya başladılar. Şarjörleri aracın içine, onun ve yan koltukta oturan korumanın üstüne boşalttılar.
Kemal Türkler’i kim öldürdü?
Geçtiğimiz günlerde DİSK’e bağlı bir sendikanın yöneticisi, Kemal Türkler’in öldürüldüğü günlerde MHP’nin yan kuruluşu Ülkücü Gençler Derneği yöneticisi, şimdinin mafya babası olan Kürşat Yılmaz’ı İtalya’da ziyaret etti. Ziyareti sosyal medyada “Gün bugündür, kervan yürüyor. Bu yürüyüşe Allah’tan başka hiçbir güç mani olamaz” notuyla paylaştı.
O halde bu soruyu sormaya, sorunun herkes tarafından bilinen yanıtını hatırlatmaya, madem sebebi Kürşat Yılmaz oldu, onun ve arkadaşlarının yürüttüğü kervanı anlatmaya ihtiyaç var.
24 Ocak, 22 Temmuz, 12 Eylül… 1980 yılının uğursuz üç günüdür.
24 Ocak günü, 12 Eylül darbesinin uygulamaya koyduğu ekonomi programı ilan edildi. Adına ‘24 Ocak Kararları’ dediler. Hedefi krizdeki Türkiye kapitalizmini kurtarmak için ülkeyi ihracata dönük bir sanayileşme modeliyle uluslararası rekabete açmaktı. Bunun için patronlar, üretim maliyetlerini düşürebilmenin yolunu bulmalıydı. O güne dek ithal ikameci modelle ilerlemiş, teknolojik altyapısı zayıf Türkiye sanayisinin uluslararası piyasada rekabet edebilmesi için oynayabileceği tek değişken işçilik maliyetiydi. Bir de kamu harcamaları ve sosyal harcamalar azaltılmalı, Türk lirasının değeri düşürülmeli, özelleştirme başlamalı, iç piyasada her tür korumacılık kaldırılmalıydı.
Özetle hem işçiyi hem memleketi satmaya karar verdiklerini 24 Ocak’ta ilan ettiler.
Fakat ortada çözmeleri gereken bir büyük sorun vardı. İşçi sınıfı güçlüydü. Grevler yapıyor, sendikal haklarını geliştirip, örgütlülüğünü yaygınlaştırıyor, yetmiyor siyasete ağırlık koyuyordu. Böyle bir işçi sınıfı varken karar nasıl hayata geçecekti?
22 Temmuz sabahı üç tetikçi faşist tarafından katledilen Kemal Türkler’in, 24 Ocak Kararları için çevresine “bizi yok etmeden uygulayamazlar” dediği biliniyor. 22 Temmuz, sermaye sınıfının bu konuda sınır tanımadığının kanıtıdır. Kenan Evren’in itirafından biliyoruz: “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyaskoyla sonuçlanacağından hiç şüphe yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir”.1
Kemal Türkler’i ortadan kaldıran Türkiye sermaye sınıfıdır. O katil, 12 Eylül’de DİSK’i kapattı, bir işkencehaneye çevirdiği ülkenin yönetimini cuntaya, peşinden MESS başkanı Özal’a teslim etti.
Tetikçiye gelecek olursak.
Kemal Türkler suikastıyla ilgili dava 1981 yılında Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde açıldı. İddianamede 22 Temmuz günü Kemal Türkler’in, evinin önünde arabasına binmek üzereyken Ünal........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein