Bir asır öncesinden 'Emekçilerin Cumhuriyeti'ne… |
Çözüm sürecinde bir asır öncesi döneme gönderme yapılarak 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu, 1923’ün Lozan Andlaşması ve Cumhuriyetin ilanından sonra erken dönemden bugüne Kürt sorunu sıklıkla yineleniyor. Birincisine övgü, devamında gelenlere yergi ve hatta ret söz konusu. Bu yaklaşım güncel süreçteki barış görüşmelerinin belgelerinden biri olarak önerilen anayasa değişikliklerinin de gerekçesi olarak gösteriliyor.
Hukukun ve yönetim biçimlerinin toplumsal ve ekonomik ilişkilerin yansıması, ürünü olduğunu anımsatarak bir asır öncesine bakarsak emperyalizme, saltanata, hilafete karşı savaşımı, kurtuluşu ve kuruluşu görürüz. 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclis-i (BMM) kuruluşuyla birlikte okumamız gereken 20 Ocak 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu; 1. Dünya Savaşı sonrası 1918 Mondros Mütarekesi, 19 Mayıs 1919 Samsun'a çıkışı, 1920 İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebusanın kapatılması, 1920 Sevr Andlaşması ve Kongreler sürecinin yansıması olarak, Kurtuluş Savaşının olağandışı koşullarında halkın egemenliğini ve yönetimini, yasama yetkisi ve yürütme gücünün BMM’de olmasını tanımlayan temel belge olarak devreye girer. Bu temel görevler dışında vilayet, kaza ve nahiyelerden oluşan idari yapıya yer verilen belgede başkaca düzenlemeye yer verilmez. 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu İstanbul Hükümetine de uyulması isteğiyle tebliğ edilir ve 1876 Kanun-ı Esasisinin 1921 Kanununa aykırı olmayan hükümlerinin geçerli olduğu bildirilir. 1876 ve 1921 esas kanunları 1924 Anayasasına kadar aynı zaman diliminde yürürlükte kalır. 1921 Kanununda 1923’te değişiklik yapılarak “Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir” hükmü eklenir.
Hak ve özgürlüklere, temel ilkelere ve genel kabul gören anayasa hükümlerine yer verilmeyen 1921 belgesinin geniş analizine burada yer verilmeyecek. Özetle, egemenlik........