NEDEN 24 NİSAN?

Yaşadığımız zaman içinde dejavu gibi her sene aynı kısır döngüde dolanıp duruyoruz.

23 Nisan sonrası ülkemizdeki resmi veya gayri resmi politik ve sivil toplum kuruluş üyelerinin arasında bulunan Cumhuriyet ve Devlet karşıtlarının gündeme getirmiş olduğu sözde ve asılsız bir iddia ile ermeni seviciliği gözlerimi yaşartıyor ama gülmekten.

Yanlış anlamayın hiçbir toplumun acısı üzerine şeker bal ekmem ama Anadolu ve Kafkasya’daki ermeni konusunu bizzat yabancı kaynaklardan takip edip muhakeme ettikten sonra kanaatimin bir techir veya soykırım olmadığı yönünde olduğunu belirtmem gerek.

Yapılan aslında mukatelenin (gırtlaklaşmanın) önüne geçmektir. Ama gel sen bunu malum kesime anlat. Hele malum partinin Kars’tan seçilmiş bir vekili var. Ne yiyor ne içiyor bilmiyorum TBMM kürsüsünde devlete karşı her eylemde böylesi tuzlukla koşan birisini daha görmedim.

Ermeni sevici bu hanımefendiyi vekili olduğu Kars’ta ermeni mezalimini en yoğun yaşayan, eski adı Rus Erginesi yeni adı Demirköprü köyüne davet ediyorum gitsin ermeni çeteler tarafından ahırlarda yakılan köylülerin yakınlarıyla, Digor ilçesinde malları yağmalanan veya canlarını zor kurtaran 19 köyün sakinleriyle yüzleşsin. O insanların yüzüne bakacak ahlak ve bir yüze sahipse tabi. Neden 24 Nisan aslında hiçbir ilgisi yok.

Mesele aslında daha da derindir! Yani öyle “İttihatçılık ölür, ittihatçılar ölmez” diyecek kadar üç beş cümleyle kapanmaz konu. 1500’lü yıllardan sonra Anadolu’yu göç ve yerleşim yolu yaptıranların son kazığıdır Hoy’ların Anadolu ve Kafkasya’ya göçleri.

Bugün Anadolu’dan pay isteyenlerin birçoğu muhacir değil, “hacir” yani sözüne itibar edilmeyecek kimselerdir. Mevzuu Türkleri Anadolu’nun verimli topraklarında yalnız bırakmamak ve Hazar denizinin kıyısını Türksüzleştirmekten kaynaklanıyor aslında.

Olayı bir şekilde dış güçlere bağlayan, kravatlı cahil, sorumluluktan kaçan politikacılar veya çizgili tişörtlü “göster telefonunu”cu dayılardan bağımsız olarak bilimsel verilere dayanarak yazıyorum. Konu 1800’lü yılların ikinci yarısında Doğu ve Güney doğu Anadolu’da başlayan ermeni isyanlarına dayanıyor. Kafkasya’da ise daha 1724 İsrail Ori isimli bir zararlının 1. Petro ve 1. Yekatarina ile ortak iş tutmasına kadar dayanıyor. Ama bizim konumuz Anadolu olduğu için Kafkasya olaylarını şimdilik rafta tutuyoruz.

Gelelim Anadolu’ya!

İlkönce şimdilerde belli çevreler tarafından moda yapılmaya çalışılan Ağrı-Ararat söylemini çözelim.

Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olanlar “AĞRI DAĞI” ismini kullanır ve kullanmak zorundadır.

Ağrı dağı nerededir?

İran sınırımızın sıfır noktasındadır.

Ermenistan denen işgalci ve katil devletle bir alakası var mı?

Hayır yok!

Ama onlar aç tavuk gibi sabah akşam Ağrı dağına sahip olma hayali görüyorlar.

Eğer bir devlet, sınırlarımız içindeki bir bölgeyi sürekli istiyor, o bölge hakkında stratejiler ve planlar geliştiriyor ve bunu ulusal meselesi haline getirip kendi tanımını kullanmayı tercih ediyorsa;

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, hala işgalci Ermenistan devletinin tanımını kullanıyorsa; ya yurttaşlık tanımımızda sorun vardır,

Ya da içimizdeki hainleri, gizlenmiş Ermenileri tanımlama kriterlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.

Anadolu’daki ermeni isyanlarının sebeplerinin başlıca nedeni, 1850’den sonra Fars coğrafyasında etkin güç olan Britanya’nın Anadolu’ya yerleşme hayali kurmasıyla başlamasıdır. Muayyen rahatsızlıklarından ötürü Milli bayramlarımızı pijama ile geçirmeyi adet edinmiş olan Chatham House veya diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü üyesi eski bir Cumhurbaşkanına kraliyet madalyası takan İngiliz kraliçesi Elizabeth’in dedelerinin........

© SiyasetCafe