Siyasette yumuşama adı altında Bahçeli’nin DEM’liler ile tokalaşması, AKP-CHP görüşmesi, CHP ile MHP’nin ayrıca bir araya gelmesi ve sonrasında CHP’nin yine DEM’i ziyaret etmesinde ki amacın, anayasa değişikliği olduğuna önceki makalelerde değinmiştim.
İşte bu görüşmeler sonrasında Bahçeli, Öcalan’ı meclise çağırmış ve kurtarmak için de “Umut hakkı” önerisinde bulunmuş, bu öneriye paralel olarak Özel’de “Yaşam hakkı” mitingi düzenlemiş ve ardından Bahçeli’yi kastederek “Sözcü görevini yaptı, sen ne diyorsun?” sorusunu Erdoğan’a sormuştu. İşte bunlar, yumuşama örtüsü altında görüştükleri konunun açılım ile anayasa değişikliği olduğunu teyit eden gerçeklerdir. Birbirilerine karşı tutumları ile söylemlerinden şöyle bir senaryo üzerinde anlaştıklarını söyleyebiliriz. Bahçeli’nin sözcülük görevini üstlendiği senaryoya göre en ağır şekilde eleştirdiği PKK’nın siyasi figürleriyle el sıkışarak ılımlı, yumuşama görüntüsü verecek ve ardından toplumsal barışı payanda yaparak Öcalan’a çağrı yapacak, Erdoğan ile Özel’de Bahçeli’nin bu çıkışını destekleyecekti. Özel’in de itiraf niteliğindeki ifadesiyle Bahçeli, Öcalan çağrısıyla sözcülük görevini yerine getirirken kendisi de umut hakkına paralel olarak yaşam hakkı mitingi düzenleyerek destek verdi. Bahçeli’nin çağrısına önyargısız yaklaşılması gerektiği dışında açılıma ilişkin herhangi bir açıklama yapmaması taraflar arasında çıkacak olan sorunun ilk sinyaliydi.
Erdoğan’ın sanki bu konuda haberi yokmuş gibi davranması veya kendini karar verecek tek merci gibi görmesi, Özel’in ısrarla “Sen diyorsun?” sorusuna yanıt vermemesi, yumuşama diye başlattıkları görüşmenin mahalle kavgasına dönüşmesine ve ardından da mahkemelere taşınmasına neden oldu.
Kavganın nedenini kronolojisini şöyle sıralayabiliriz; kendi aralarında basit bir senaryo üzerinde anlaşılmış ve görevler paylaşılmıştı ancak yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla anlaşmaya uymayan Erdoğan’dı. Bahçeli, Öcalan’ı meclise çağırarak sözcülük görevini yapmış, umut hakkından bahsetmiş ve Özel’de buna paralel olarak yaşam hakkı mitingi düzenleyerek kendilerince görevlerini yerine getirmişti. Ancak Erdoğan, kamuoyu önünde asıl söylemesi gerekeni söylemiyordu. Bu nedenle Özel, Bahçeli’yi kastederek Erdoğan’a “Sözcü görevini yaptı, sen diyorsun?” sorusunu yöneltmişti.
Erdoğan bu tavrı Bahçeli’yi de tedirgin etmiş olmalı ki bu defa sanki Öcalan’a çağrı yapan kendisi değilmiş gibi ani bir dönüşle “Kürt sorunu yoktur, asla olmayacaktır” diyerek Erdoğan’a üstü kapalı bir şekilde mesaj göndermişti. Erdoğan’ın açılım konusunda herhangi bir açıklama yapmaması, ısrarla anayasa değişikliği üzerinde durması, Özel’in “İş anayasa değişikliğine getirilecekse biz yokuz.” restiyle karşılık buldu. Bu restleşme Bahçeli’nin bir kez daha dönüş yapmasına neden oldu ve “Sözlerimin arkasındayım” diyerek........