menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk Hakkındaki Yalanlar ve Gerçekler - 4: Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrası Locaların Durumu

12 5
yesterday

M. Kemal’in loca ile tanışması ve üyeliği iki yıl gibi kısa bir süreyi kapsamaktadır.

Şam’da ki 5. Ordu’dan 13 Ekim 1907’de tayin edilerek merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordunun Selanik’te ki karargâhına atandığında hem mason locası hem de İttihatçılarla tanışmıştır. Karargâhtaki görevinin yanı sıra Şark demiryolu müfettişliği görevi verilmesinde ki maksat, mümkün olduğunca onu meşgul ederek siyasi olaylardan uzak tutmaktı.

İki yıllık bu kısa süreç sonrasında ise İstanbul’da 1909’da başlayan 31 Mart isyanı bastırmak için Yıldırım orduları ile İstanbul’a gelmiş, 1911’de Trablusgarp’a gitmiş, 1912-1913’te Balkan savaşları ve hemen ardından da 1914’te 1. Dünya savaşı başlamıştır.

Dolayısıyla bu iki yıllık Selanik sürecinden sonra M. Kemal’in ne Yahudiler ile ne de mason localarıyla hiçbir şekilde bağı kalmamış sadece İttihat ve Terakki ile olan ilişkisi, cemiyetin feshedildiği 1918’e kadar tartışmalı bir şekilde devam etmiştir. Dönemin koşulları içerisinde nedenleriyle birlikte objektif olarak değerlendirilmesi gereken bu hadiseyi, Atatürk ve Türklere en çirkin söylemlerle hakaretlerde, iftiralarda bulunan İngiliz yazar Armstrong bile olduğu gibi aktarmış, bu tarihsel gerçeği çarpıtmamıştır.

Hatırlarsanız yazının girişinde tarihsel bir gerçeği kara propagandaya dönüştürenlerin başında neo-Osmancılar olduğunu söylemiştim. Şimdi burada bir parantez açalım ve Osmanlı döneminde kurulmasına izin verilen Mason localarının genel bir durumuna bakalım.

İmparatorluk dönemine baktığımızda, 1721’de Fransız Masonlarının İstanbul’da ilk defa loca kurmaya başladıklarını görüyoruz. Bununla birlikte 1738-1748 arasında İskoçya büyük locasından berat alan İskenderun, İzmir ve Halep’te localar açılmış ancak 1. Mahmut döneminde papa’nın masonluğu aforoz etmesi nedeniyle kapatılmıştır. Yani kapatılmasında papa etkili olmuştur.

Fazla değil 12 yıl sonra 1760’da localar yeniden açılmaya başlamış ve hatta gayrimüslimlerin dışında Müslümanlar da locaya üye olmuşlardır. Vaka-i Hayriye, Yeniçeri ocağı ve Bektaşi tarikatının kaldırıldığı 1856’da mason locaları bunlarla bir tutularak tekrar kapatılmıştır. Yirmi sekiz yıl aradan sonra Islahat Fermanı’nın yayınlandığı 10 Şubat 1856’da başta İstanbul ve İzmir olmak üzere Osmanlı topraklarında adeta yarışırcasına sadece 20 yıl içerisinde 60’tan fazla loca açılmıştır. Osmanlı topraklarında kurulmaya başlayan önemli mason localarından bir kısmını yazının sonunda bulabilirsiniz.

Şûra-yı Âli-i Osmanî’yi kuran Fransız mason şûrasıdır

Localara ilişkin Osmanlı döneminde ki en ilginç ayrıntı, Mısır prensi Abdülhalim paşanın aracılık ettiği, Fransız Yüksek Şura’sının desteğiyle 1861’de İstanbul’da “Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti”ne bağlı olarak “Şura-yı Ali-i Osman-i-Osmanlı Yüksek Şurası”nın kurulmuş olmasıdır.

Çoğu üstat derecesinde ki masonlardan oluşan Osmanlı Yüksek Şurası, Abdülmecid’in öldüğü, Abdülaziz’in tahta çıktığı 25 Haziran 1861’de kurulmuştur ve bu locayı ilk tanıyan da Skoç Ritni’nin ABD Charleston’da ki Güney Jüridiksiyonu olmuştur. Abdülmecid’ten sonra tahta çıkan V. Murat, Prodos locasına girerek mason olmuştur.

V. Murad’ın vefat ettiği 1905’te tahta çıkan 2. Abdülhamid’in baskıcı........

© SiyasetCafe