Bir zamanlar Andhra’da cömert bir kral hüküm sürmekteydi.
Her gün iki dilenci sadaka almak için krala gelirdi, kral da onlara yiyecek ve para verirdi.
Sadakayı aldıkları zaman dilencilerden yaşlı olanı hep şöyle derdi: “Tanrı verir.”
Genç olanı ise “Kralımız verir.” derdi.
Bir gün kral, onlara normalden daha fazla para verdiğinde, yaşlı adam yüksek sesle bağırdı: “Tanrı verir.”
Bu duruma çok kızan kral şöyle düşündü: “Onu doyuran benim, fakat o sürekli olarak ‘Tanrı verir, Tanrı verir.’ diyor. Onun gerçek hayırseverinin kim olduğunu öğrenmesinin zamanı geldi.”
Ertesi gün kral, dilencilere sadaka verdikten sonra, onlardan her gün gittikleri yol yerine daha az kullanılmış bir yoldan gitmelerini istedi.
“Birinize ben sadaka verdim.” dedi. “Diğerinize de Tanrı verecek.”
Kral, kendisini her zaman yücelten dilencinin önden gitmesini sağladı.
Daha önce, adamlarına dilencinin yoluna altın dolu bir çanta koymalarını emretmişti.
Fakat dilenci yolda yürürken kralın onu neden önden gönderdiğini merak ediyordu.
“Belki de yolun mahremiyetinin tadını çıkarmamı istiyordu.” diye düşündü.
“Gerçekten de bu çok güzel ve geniş bir yol. İnsan burada gözü kapalı yürüyebilir.” dedi ve gözlerini kapattı.
Sonuç olarak çantayı kaçırdı.
Çantayı arkadan gelen diğer dilenci fark etti ve aldı.
Ertesi gün kral, dilencilere yolda bir şey bulup bulmadıklarını sordu ve manalı bir şekilde genç olana baktı.
Dilenci başını salladı. “Çok güzel bir yoldu” dedi. “Fakat yolda bir şey bulmadım.”
“Ben buldum.” dedi diğer adam, “Ben bir çanta dolusu altın buldum. Tanrı verir.”
İşte o an kral gerçek hayırseverlerinin kendisi olduğunu yaşlı adama göstermek için daha da kararlı bir hale geldi.
Dilenciler giderken genç olanı yanına çağırıp ona bir balkabağı verdi.
Balkabağının içi oyulmuş ve gümüş paralarla doldurulmuştu.
Fakat dilenci bunu bilmiyordu. Yolda onu birkaç kuruşa bir tüccara sattı.
Ertesi gün kral dilencilere önceki gün önemli bir olay olup olmadığını sordu ve manalı bir şekilde genç olana baktı.
“Hiçbir şey.” dedi dilenci. “Sizin cömertçe bana verdiğiniz balkabağını satarak ekstra birkaç kuruş kazanmam dışında...”
Kral, korkusunu belli etmemeye çalışarak “Ya sen?” dedi diğer........