“Sosyalistiz, Elhamdülillah”: Zohran Mamdani, New York seçimlerini nasıl kazandı?
32 yaşındaki Hint asıllı yönetmen Mira Nair, 1989 yılında Uganda’nın en prestijli okulu Makerere Üniversitesi’nin kapısından içeri girerken çok heyecanlıydı, fakat yine de hayatının aşkını bulacağından habersizdi.
Mira Nair, post-kolonyal çalışmarıyla gündeme gelen sol görüşlü bir Marksist akademisyen olan Mahmood Mamdani ile görüşmek için uzun bir yol katetmişti. Mahmood Mamdani, Uganda doğumlu ama Hint asıllı bir Müslüman’dı. Azınlığın azınlığı olan bu genç karizmatik akademisyenin hayatı da en az kimliği kadar ilginçti. Mamdani ve ailesi, 1972 yılında Uganda diktatörü İdi Amin’in Asya kökenli Ugandalıların 90 gün içinde ülkeyi terk etme emri üzerine vatansız kalmış ve İngiltere’de bir mülteci kampına yerleşmişti.
Britanya sömürgeciliğine yönelik tepkisini geçmişte ülkeye göç eden ve ekonomiye katkı veren Hint azınlığa yönelten İdi Amin’in öfkesinde kaçan Müslüman Hintler yıllar önce geldikleri Hindistan’a Hindu köktenciliğinden ürküp dönmeye çekindiği için mecburen İngiltere’deki mülteci kamplarına sığınmıştı. Büyük ihtimalle kaldığı mülteci kampındaki en eğitimli insanlardan biri de Mahmood Mamdani’ydi. 9 yıl önce özel bir burs programıyla Amerika’ya gitmiş, Pittsburgh Üniversitesi’nde siyaset bilimi okumuş, ardından Tufts Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmıştı. Doktorasını Harvard’da yapmasına rağmen hem tez araştırmasını yapmak hem de doğduğu topraklarda üniversite hocası olma rüyasıyla ülkesine geri dönmüştü. Fakat Harvard’dan hevesle döndüğü ülkesinin kendisine hediyesi maalesef 1972 tehciri olmuştu.
Yaşanan bu kişisel dram Mamdani’ye hayatı boyunca ilham olmuş, sömürgecilik, milliyetçilik, azınlık hakları üzerine en özgün eserler vermesini sağlamış, 1986 yılında da belki de inadına ülkesine geri dönüp tekrar üniversitelerde çalışmasına vesile olmuştu. Sömürgecilik karşıtı bir Ugandalı siyasetçinin emriyle ezilen bir azınlığa mensup olmak Mamdani’ye eşi benzeri bulunmaz bir bakış açısı vermiş, ezberleri kırmasını kolaylaştırmıştı. Mamdani’ye göre sömürülen bir halk da bir başka halkı ezebilir, haklarını ihlal edebilir, yeri geldiğinde “mağdurlar” da “fail” olabilirdi. Ugandalı Hintlerin tehcirini anlattığı ve kaldığı mülteci kampında kaleme aldığı “Vatandaştan Göçmene” kitabını da işte bu bakış açısıyla yazmıştı.
Nitekim bu kitap Uganda’dan tehcir edilen ve sonrasında Amerika’ya yerleşen Hint asıllı bir ailenin kızı ile siyah bir Amerikalı’nın etnik gerilimlerden dolayı hoş karşılanmayan “yasak” aşkını anlatan “Mississippi Masala” filmi için araştırma yapan Mira Nair’in dikkatini çekmiş; genç yönetmen, Mamdani’den çok etkilenmişti. Harvard mezunu Mira Nair de Mahmood Mamdani gibi post-kolonyalizm ve Marksizme ilgiliydi. İlk filmi bol ödüllü “Salaam Bombay!”’da sokak çocuklarını işlemiş, derin yoksulluğu ekranlara taşımıştı.
Uganda’da çekeceği film için başkent Kampala’ya gelen Mira Nair ve Mahmood Mamdani sadece film senaryosu veya mekan seçimi için birlikte çalışmakla yetinmedi; iki Harvardlı genç solcu hızlı bir şekilde aşık oldu, film seti için seçtikleri evde yaşamaya ve hayatı paylaşmaya başladı, iki sene sonra da evlendi.
Uganda’ya yerleşen çift, 1991’de doğan erkek çocuklarına siyasi mücadelelerine yakışır bir isim koymuştu: Zohran Kwame Mamdani. Kwame, Gana’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra ilk başbakan olan sosyalist Kwame Nkrumah’un ismiydi.
Mamdani ailesi, Zohran beş yaşındayken önce Güney Afrika’ya, iki sene sonra New York’a taşındı. Bütün kitap ve filmlerinde Batı’ya eleştirel bakmış bu entellektüel çiftin uzun bir “dünya vatandaşlığından” sonra New York’a demir atması aslında pek de çelişkili değildi. New York, 90’lı yıllarda kentteki Columbia, NYU gibi üniversitelerle post-kolonyal çalışmaların yoğun yapıldığı, dünyanın dört bir yanından en başarılı öğrencilerin eğitim almaya geldiği, solcu akademisyenlerin ezber bozmak için birbiriyle yarıştığı beynelmilel bir vahaydı.
Zaten Zohran’ın babası Mahmood Mamdani de Marx ile ABD’de tanışmıştı. Öğrencilik yıllarında Martin Luther King Jr. ve arkadaşlarının ırkçı beyaz eyalet yöneticilerine karşı başlattığı Selma yürüyüşüne katılmak için otobüse binerken gözaltına alınan Mahmood Mamdani, kendisini sonrasında kurtaran Uganda Büyükelçiliği’nin “karışma böyle şeylere, sen yabancısın” ikazına “buradaki siyahlar bizim bağımsızlık mücadelemize benzer bir savaş veriyor, anlamıyor musunuz?” yanıtını verdikten sonra özgürlüğüne kavuşmuş, fakat iki hafta sonra yurt odasında FBI’nin “kibar” bir ziyaretine maruz kalmıştı. FBI yetkilileri genç öğrenciye “Marx’ı sever misin?” diye sormuş, Mamdani ise “kendisiyle tanışmadım kim ki o?” demişti, FBI yetkilileri ise bıyık altından gülerek Marx’ın “fakirlerin neden fakir kalmaması gerektiğini yazan bir filozof” olduğunu söylemiş, Marx’ın kim olduğunu bile bilmeyen genç adamı rahat bırakmıştı. Fakat bu ziyaret amacına ulaşamamış, hatta ters etki yaratmış, Marx’ı inadına merak eden Mamdani’yi Marx ile tanıştırmış, Mamdani Marx’ın bütün eserlerini okumuş, bütün eserlerine sirayet edecek kadar etkilenmişti.
Aradan geçen onlarca yılda Mahmood Mamdani kitap ve makalelerini yazmaya, Mira Nair de filmlerini çekmeye devam etti. Bir ayağı New York, diğer ayakları dünyanın dört bir yanında olan bu pergel çiftin evi yazarlar, gazeteciler, akademisyenlerle, siyasetçiler, yönetmenlerle dolu entellektüel akşam yemekleriyle, partilerle, okuma gruplarıyla, Marksizm-sosyalizm tartışmalarıyla doldu taştı. Mamdani’ler New York’taki evlerine dünyayı sığdırmış, oğulları Zohran Mamdani de işte böyle bir vahada büyümüştü.
Nitekim bu entellektüel çiftin dünya çapında en çok ses getiren eserleri ne kitapları ne filmleri oldu.
Kitapların, filmlerin, sol içi tartışmaların arasında büyüyen Zohran Mamdani; belki düzgün bir iş bulamadı, ama dünyanın en çok ses getiren siyasetçilerinden biri oldu.
FBI eliyle Marx ile tanışan bir babanın henüz 34 yaşındaki bir Filistin aktivisti Müslüman demokratik sosyalist göçmen oğlu ABD’nin en büyük metropolünün belediye başkanlığını P.5 oyla kazandı. Şehrin ilk Müslüman ve Hint asıllı belediye başkanı olarak tarihe geçti.
Devrimci Marksist nepo-baby
İlkokula Güney Afrika’da başlayan, ortakokulu ve liseyi New York’taki iyi okullarda okuyan Zohran Mamdani lisans eğitimini Maine eyaletindeki özel bir üniversite olan Bowdoin’de Afrika çalışmaları alanında tamamladı. Zohran Mamdani, bugün kendisini eleştirenlerce ünlü çiftlerin kayrılan ve ciddi bir işte çalışmak zorunda olmayan çocuklarına takılan “nepo-baby” lakabını almasına sebep olacak şekilde üniversiteden sonra hiçbir ciddi bir işte çalışmadı. Fakat her zaman siyaseti hedeflemiş olsa gerek ki üniversite yıllarından itibaren sosyalist örgütlerde ve Filistin hareketi içerisinde yer aldı. New York’ta yerel siyaset yapan sosyalistlerin kampanyalarında çalıştı, kirasını ödeyemediği için evden çıkarılmak istenen kiracılara gönüllü danışmanlık yaptığı STK’lara yazıldı. Sadece siyaset değil, müzikle de ilgilendi, Hint kültürünü ti’ye aldığı bir rap şarkısı yayınladı, annesinin bir filminde cast danışmanı olarak çalıştı, New York’un kültür-sanat dünyasının içine girdi.
Nihayetinde 2017 yılında uzun bir süredir New York’ta faaliyet gösteren Amerika Demokratik Sosyalistler (DSA) partisine katıldı. DSA özellikle 2016’dan beri Demokrat Parti içindeki önseçimlerde sosyalist adayları destekleyen ve Demokrat Parti’yi içeriden değiştirmeye talip örgütlü bir sosyalist hareket. Her ne kadar ayrı bir parti olsa da ve yeri geldiğinde merkez kanat Demokratların karşısına başka adaylarla çıkabilse de Cortez, Sanders gibi sosyalist siyasetçilerin seçilmesi için Demokratların önseçimlerinde çalışıyor, bağış topluyor, kapı kapı geziyor ve oy veriyorlar. Mamdani önce bu sosyalist hareket içerisindeki diğer yerel siyasetçilerin kampanyalarında çalıştı, bu kişilerle dostluk kurdu ve yakın bir çekirdek ekip oluşturdu. Ardından sıranın kendisine geldiğini düşünerek 2019 seçimlerinde Black Lives Matter eylemlerinin beslediği Trump karşıtı rüzgarın da etkisiyle şehir yaşamında yasa yapmak gibi kritik rollere sahip kent meclisine adaylığını koydu. Kendisi gibi Asyalı ve Müslüman göçmenlerin yoğun yaşadığı Astoria bölgesini temsil etmek için çıktığı bu siyasi macerada, çok başarılı bir saha çalışması yürüttü, ciddi bağış topladı, Müslüman seçmenleri normalde gitmedikleri sandığa taşımak adına Ramazan ayında ekibiyle birlikte 12 bin iftar paketi dağıttı, çetin bir önseçimin ardından Demokrat Parti adaylığını kazanıp kent meclisine girdi.
Çok değil sadece yedi sene önce 2018’de Amerikan vatandaşlığı alan Zohran Mamdani, kent meclisinde öncülük ettiği yasa tasarılarından ziyade, konuşmaları ve sosyal medya........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein