Kurbağa Manastırı

Kurbağa Manastırı* kitabının Türkçeye kazandırılmasının güzel bir öyküsü var. Kemal Gözler, kendi çalışmaları için bir el yazmaları dijital kütüphanesinde Saint Thomas Aquinas’ın Summa Theologiae’sının Latince nüshasını ararken bu kitaba rast gelir. Perfectus Belaslatinas adlı bir rahip tarafından 1300’lü yıllarda Latince yazılan ve Historia Abbatiae Ranae (Kurbağa Manastırı Tarihi) adını taşıyan bu kitap, Gözler’in dikkatini çeker. Gözler, manastır düzeninin yıkılışını anlatan bu kitabın özet bir çevirisini yapar.

Kitabın metnine geçmeden önce Gözler, uzun sunuş yazısında, kitaba, yazara ve döneme dair okuyucuya bilgiler verir. Kitap tek nüshadır, bazı sayfaları eksiktir. Yazar, bir manastırda görev yapan bir rahiptir. Olayların geçtiği Kurbağa Manastırı’nın nerede olduğu hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Gözler, kütüphanelerde ayrıntılı bir inceleme yapmasına karşın; yazar, kitap ve manastıra ilişkin başkaca bir bilgiye ulaşmaz. Kitap, 1334-1357 yılları arasında bir manastırda yaşanılanları konu edinir. Bu yıllar, Katolik Kilisesi’nin aşırı derecede dünyevileştiği ve politikleştiği Avignon Papalığı dönemine (1309-1376) denk gelir.

“Bıçak kemiğe dayandığında iş işten geçmişti”

Rahip Belaslatinas, bu dönemde çalıştığı Kurbağa Manastırı’nın üzerine bir karanlığın çöktüğünü belirtir. Birçok rahibe soruşturma açılır, kimileri “sapkın” olmakla itham edilir ve kiliseden atılır. Kimileri tutuklanır ve hapse konulur. Benzer bir muameleye tabi tutulmamak için kimileri de istifalarını verip manastırı terk eder. Manastırda kalan rahipler ise kabuklarına çekilirler, suskunluğa bürünürler ve kendi aralarında dahi konuşmaya korkar olurlar.

Manastırlar özerk yapılardır, bununla birlikte aralarında belli bir bağ ve ortaklık bulunan manastırlar bir araya gelerek hiyerarşik bir “düzen” oluştururlar. 1334’te manastırların bağlı bulunduğu bu yapıda bir iktidar değişikliği olur. Gündelik işlerine yoğunlaşmış, derslerine ve ibadetlerine gömülmüş olan rahipler, bu değişikliğe bir önem atfetmezler. Gerçi manastırlarda nahoş hadiselerin yaşandığına dair onların kulaklarına da çalınan bazı haberler vardır ama onlar bunun geçici ve istisnai bir hal olduğunu düşünürler.

Lakin hikâye bekledikleri gibi akmaz. Geçici sandıkları hal daimîleşir, rahipler buna karşı tavır alamazlar ve her geçen gün suskunlukları büyür. Rahipleri sesiz kılmak için üç metoda başvurulur. İlki, yazdıkları kitaplardan ve verdikleri derslerden ötürü disiplin soruşturmalarına uğramalarıdır. Rahipleri ihbar edenlerin arasında öğrencilerin de bulunması, acınası bir durumdur. İkincisi, baskıya rağmen konuşmakta ısrar eden rahiplerin, ipe sapa gelmez sebepler ve ayak oyunlarıyla manastırlardan sürülmeleridir. Üçüncüsü de, rahiplerin en ağır suçlamalara maruz kalmaları, talebelerin de zincire vurulmalarıdır.

Neticede bir ya da birkaç rahibin başına gelenler, bütün rahiplerin yüreğine korku salınmasına yeter. Korku bir salgın hastalık gibi yayılır, manastırdan çıt çıkmaz olur. Belaslatinas, rahiplerin korkuya bu denli kolay kapılmalarının altında üç nedenin yattığını vurgular. Evvelen, manastırlarına duydukları güvenin boşa çıktığına dikkat çeker. Saniyen, şahsi korkuların ve dünya nimetlerine bağlılığının belirleyiciliğini vurgular. Salisen de, rahiplerdeki kibrin ve mücadele etmeyi yeterince saygıdeğer bulmayan zihin dünyasının altını çizer.

“Zamanla, ne olursa olsun, gururumuzu bir yana koyup, manastırlarımızı korumak için mücadele etmek gerektiğini anladığımızda ise çok geç kalmıştık. İş işten geçmişti. Artık bıçak kemiğe dayandığında, çoğumuzun sesi, korkudan ve heyecandan olsa gerek, hiç çıkmadı.” (s. 33)

“Mancınıkla atanmış rahipler”

Manastırlardaki gerileme ve çöküş birçok sebebe bağlanabilir. Belaslatinas, kayırmacılığı bu sebeplerin başına koyar. Yeni rahiplerin seçilmesinde, ehliyet ve liyakate değil, akrabalık veya hemşerilik gibi başka mülahazalara ağırlık verilir. Manastıra yeni ayak basanların, kutsal kitabı okuyacak derecede bile Latinceye vakıf olamadıkları görülür. Eskiden manastıra girmek için Latinceden yüksek puan almak ve ders vermek için de bir imtihandan geçmek gerekirdi. Ancak bu şartların yeni rahipleri zorladığı fark edilince, Latince puanı aşağı çekilir ve ders vermek için geçilmesi gereken imtihan da kaldırılır.

Bütün manastırları mutlak bir kontrol altına almak için çeşitli araçlar kullanılır. Manastırlara yeni başrahipler atanır. Manastırların bölümlerinin başına sevdikleri rahipler getirilir. Çoğunluğu ele geçirmek için manastırlar yeni rahiplerle doldurulur. Eski ve köklü bazı manastırlar ikiye bölünür. Diş geçirilemeyen manastılar kapatılır. Olmadık yerlere yeni manastırlar açılır.

Taşrada açılan manastırlara büyük kaynaklar ayrılır.........

© Serbestiyet