Korkmayın, Kürtçe yemin de kabul edilir!

Türkiye, Kürtçe ile bitmeyen imtihanında ilginç bir dönemden geçiyor. Bir tarafta; devletin 24 saat Kürtçe yayın yapan bir radyo-televizyon kanalı var. Ortaöğretimde öğrenciler, Kürtçeyi seçmeli ders olarak alma imkânına sahipler. Her yıl devlet, sayısı son derece sınırlı da olsa, Kürtçe öğretmenlerini eğitim sistemi içinde istihdam ediyor. Keza üniversitelerde de Kürtçe lisans, yüksek lisans ve doktora programları bulunuyor; hatırı sayılır miktarda öğrenci de bu programlarda okuyup mezun oluyor. Kürtçe kitaplar, dergiler, gazeteler basılıyor, Kürtçe haber siteleri yayın yapıyor vs.

Bütün bu bulgulardan, Kürtçenin resmî olarak tanındığı neticesine ulaşmak mümkün. Lakin bu tablonun sadece bir tarafı; tablonun diğer tarafında ise Kürtçeye yönelik tahammülsüzlüğün giderek arttığı görülüyor.

Mesela Meclis’te bir milletvekili, bir-iki Kürtçe kelam etmeye kalksın, anında mikrofonu kesiliyor ve kayıtlara Kürtçe hakkında yaralayıcı ifadeler düşülüyor. Ya da bazı şehirlerde belediyelerin yollara yazdığı Kürtçe trafik uyarıları, valilikler tarafından siliniyor. Devletin resmî memurları, bir vakitler geceleri yazılamaya çıkan sağ-sol örgüt mensupları gibi, mesaisini Kürtçe ibareleri yollardan kazımak için harcıyor. Akıl dışılığın zirve noktası!

Ancak bu tahammülsüzlük, sadece devlet katında değil, sivil alanda da karşımıza çıkıyor. Misal, Türkiye’nin batısında Kürtçe konuştuğu ya da Kürtçe şarkı-türkü söylediği için hakarete uğrayan veya şiddete maruz kalan Kürtlerin haberlerine medyada sıklıkla rastlıyoruz. İngilizce, Fransızca, Almanca veya başka bir dil (özellikle Batılı bir dil) duyduğunda herhangi bir rahatsızlık duymayan birileri, her ne hikmetse kulaklarına Kürtçe çalındığında hemen........

© Serbestiyet