Seçimler dış politikayı nasıl etkiler?

Geçtiğimiz hafta sonu yapılan yerel seçimler tüm yorumcuların da işaret ettiği gibi normal bir yerel seçimden ziyade bir çeşit ara seçim ve güven tazeleme operasyonu şeklini aldı. Çok az istisna dışında çoğu tahminler tüm imkanları seferber etmiş olan iktidarın az da olsa bir farkla seçimlerden galip çıkacağı ve bu şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anayasayı değiştirip iktidarını süresiz uzatma kapısının açılacağı yönündeydi. Doğrusu ben de rahmetli Süleyman Demirel’in son günlerde sık sık hatırlatılan “boş tencerenin götürmeyeceği iktidar yoktur” vecizesinin artık Türkiye’de geçerliliği kalmadığını, özellikle AKP seçmeninin desteklediği partinin performansına bakmadan dini kimliğine göre hareket ettiğini, dolayısıyla iktidarın kendi eliyle yarattığı ekonomik buhranın seçmen tarafından bir yaptırıma yol açmayacağını düşünüyordum. 2019 seçimlerinden farklı olarak muhalefet partilerinin de bu defa seçimlere ayrı ayrı girmesi 1994 yılında şimdiki Cumhurbaşkanının % oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildiğini hatırlatmış ve aynı şeyin tekrarının gerçekleşmesi endişesini yaratmıştı.

Görebildiğim kadarıyla dış dünya da iktidarın bu seçimlerden galip çıkacağını ve bir anayasa değişikliğinin muhtemel olduğu görüşündeydi. Mevcut rejimin uzunca bir süre devam edeceği kanaati yaygındı. Hesaplar ona göre yapılıyordu.

Şimdi apayrı bir konumda buluyoruz kendimizi. İktidarın anayasa değişikliğini gündeme getirmesi kanaatimce bundan sonra biraz zor. Aynı şekilde de seçimleri bir yıl öne alarak Cumhurbaşkanına mevcut anayasaya göre son bir kez seçilme imkanı verme yolu da en azından şimdilik kapandı. 2023’te CHP ile kurdukları ittifak sayesinde TBMM’ne giren ancak bu son seçimlerde hiçbir iz bırakamayan DEVA, Gelecek ve Saadet milletvekillerinin erken seçime evet demeleri için bir neden yok. İyi Partinin de dağılma ihtimali çok kuvvetli. Olası genel seçimlerde yeniden seçilecekleri şüpheli olan İyip milletvekillerinin erken seçime evet demeleri şüpheli. Hepsinin de AKP tarafından devşirilmesi ve koltuk garantisi alması de pek olası değil sanırım. İktidar DEM ile anlaşma yoluna giderse, MHP desteğini kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaktır. En azından şimdilik bu kapının da kapalı olduğunu söyleyebiliriz.

Dolayısıyla önümüzde bir belirsizlik dönemi olduğunu söylemek mümkün. İktidar bazı yorumcuların dikkat çektiği şekilde “topal ördek” durumundadır. Önünde dört yıllık bir dönem ancak devasa bir kriz var. Krizden çıkış ancak ciddi bir kemer sıkma politikasıyla mümkündür. Benim nesilden olanlar 2001 krizinden Kemal Derviş reformları sayesinde nasıl çıktığımızı hatırlarlar. Ancak bu reformlar IMF ve uluslararası sermaye sayesinde kısa zamanda meyve vermiş ve ekonomi 10 yıla yakın devam eden düzlüğe çıkmışsa da, zorunlu olan kemer sıkma politikaları neticesinde o zamanki koalisyon hükümetindeki tüm........

© Serbestiyet