Ortadoğu’da yeni dengeler
Hamas 7 Ekim 2023 tarihinde beklenmedik bir şekilde İsrail’e saldırıp 1200 kişiyi öldürdükten ve 250 rehine aldıktan sonra herhalde İsrail’in Hz. İsa’nın önerdiği şekilde bir yanağına tokat yedikten sonra öbür yanağını çevirmesini beklemiyordu. Saldırı İsrail’in o zamana kadarki 75 yıllık tarihinde bir günde uğradığı en büyük kayba sebep olmuştur.
Hamas’ın hesabı bugünkü duruma ulaşmak değildi tabii. Birinci hedef Arap dünyasını ayaklandırıp İsrail’e karşı bir savaşa girmesini sağlamaktı. Bunun yanında sanırım dört Arap ülkesinin (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve Sudan) İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesini sağlayan İbrahim Anlaşmalarının başta Suudi Arabistan olmak üzere başka Arap ülkelerine de yayılmasını engellemek de önemli bir amaçtı. Bu anlaşmalardan ciddi bir şekilde rahatsız olan İran yönetimin Hamas’ı bu saldırıda teşvik ettiğine ilişkin duyumlar zamanında alınmıştı.
Beklenebileceği üzere İsrail’in tepkisi her türlü orantıyı aşacak boyutlara vardı. Ateşkesin ilan edildiği 19 Ocak 2025 tarihine kadar 47000 Gazze’li Filistinli öldürülmüş, Gazze toprakları yerle bir edilmiş, ancak Hamas’ın beklediği netice alınamamıştır. Hiçbir Arap ülkesi onun yardımına koşmamış, tersine bir ara İran savaşı genişletmek amacıyla İsrail’e füze saldırısında bulunduğunda Ürdün ve Suudi hava kuvvetleri füzelerin İsrail’e ulaşmasını engellemek için harekete geçmiştir. İsrail’le ilişkilerini bozmamaya geleneksel olarak dikkat eden Mısır Gazze’ye İsrail’in uyguladığı ablukanın delinmemesine yardımcı olmuş, Gazze’den kaçmaya çalışan Filistin’lilerin kendi topraklarına geçmesine izin vermemiştir. Arap-İsrail ilişkilerini takip etmiş olanlar için bu şaşırtıcı bir gelişme değildir. Arap devletleri İsrail 1948 yılında kurulduktan sonra her zaman kendi çıkarlarını önceleyip Filistin’lileri umursamamıştır. 1948-1967 yılları arasında Gazze ve Batı Şeria sırasıyla Mısır ve Ürdün işgali altındayken bu topraklara değil bağımsızlık herhangi bir otonomi tanımayı ikisi de düşünmemiştir. Kara Eylül olarak adlandırılan Ürdün’ün 1970-71 yıllarında Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) karşı yürüttüğü saldırılarda sayıları 2000-25000 arası olduğu tahmin edilen Filistinli (ikinci rakam FKÖ lideri Arafat’ın iddiasıdır) bizzat Ürdün ordusu tarafından katledilmiştir.
Hamas ile İsrail arasında devam eden amansız savaşın neticesine bakarsak Hamas’ın ve müttefiklerinin şiddetli bir yenilgiye uğradığı, buna karşılık İsrail’in nerede ise tüm amaçlarına ulaştığı sonucuna varmak gerekiyor. Her ikisi de masum sivillerin can kaybına uğramasını önlemeye öncelik vermedi. Hamas Gazze halkını feda ederek canlı kalkan olarak kullandı. Netanyahu için ise aralarında çocukların da bulunduğu anlaşılan rehinelerin kurtarılması birinci öncelik değildi. Nitekim 7 Ekim 2023 tarihinde alınan 253 rehinenin sadece 98’inin bugün hayatta olduğu anlaşılıyor. Bir İsraillinin 30 Filistinliye bedel olduğu yapılan anlaşmadan anlaşılıyor zira ateşkes sürdürülebilirse her serbest bırakılan rehineye karşı İsrail hapishanelerinde tuttuğu 30 Filistinli tutukluyu serbest bırakacak. Gerçi geçmişte Hamas’ın beş yıl tuttuğu asker Gilad Şalit’in serbest bırakılmasına karşı İsrail hapiste tuttuğu 1127 Filistinliyi 2011 yılında serbest bırakmıştı. Filistinli tutukluların değerinin aradan geçen yıllarda arttığını söylemek mümkünse de, tabiatıyla bu şaka kaldıracak bir konu değil.
Hamas kendi teşkilatı açısından da çok büyük darbe aldı. İsrail suikastları neticesinde liderleri öldürüldü, vurucu gücü büyük ölçüde yok edildi. Bu darbelerin altından kalkıp kalkamayacağını zaman gösterecek. Şimdiki halde Gazze’nin geleceği tartışıldığında Hamas’ın bunda bir yeri olmayacağı, yönetiminin Batı Şeria’yı da yöneten Filistin devletine veya bazı Arap ülkeleri ile Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulacak bir barış gücüne teslim edileceği konuşuluyor. Hiçbir Arap ülkesinin en azından şimdilik taşın altına elini koymak........
© Serbestiyet
visit website