SAÇMALAMAK SUÇ DEĞİLDİR: Hukukun üstünlüğü ve “Öteki”nin özgürlüğü üzerine bir deneme |
Gazeteci Enver Aysever’in geçtiğimiz günlerde sosyal medya yayınlarında sarf ettiği; “Cumhuriyet’in ahlakını bozan, Menderes’ten bu tarafa gelen bütün sağcılardır. Sağcılık suçtur, ahlaksızlıktır…” şeklindeki sözleri, en hafif tabiriyle densizliktir. Kaba, incitici ve toptancı olan bu ifadeler, ne ahlaki bir zemine sahiptir ne de demokratik bir tartışmayı besleyebilecek bir derinliğe. Bu sözleri ciddiye almak, hatta tartışmaya değer bulmak dahi mümkün değildir.
Ancak tam da bu noktada, bir hukuk devletinde asıl durulması gereken “kırmızı çizgi” belirir. Aysever’in bu hezeyanları nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik) kapsamında tutuklanması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye’deki hukuk güvenliğinin ne denli kırılganlaştığının, yargı pratiğinin nasıl bir “sopa”ya dönüştüğünün binbir örneğinden sadece biridir.
Mesele Enver Aysever değildir; mesele, Türkiye’de yargının, kanunları kılık olarak araçsallaştırarak sevmediğimiz fikirler karşısında takındığı tavırdır. İster istemez şu soruyu sormak zorundayız: Özgürlük, gerçekten bu kadar savunmasız mı? Bir insan sırf “yanlış”, “rahatsız edici”, “tahrik edici” ya da açıkça “saçma” konuştu diye özgürlüğünden mahrum edilebilir mi?
Hukuk devleti iddiasını ciddiye alan herkes için bu sorunun cevabı nettir: Hayır.
Anayasal Devlet ve “Riskli Düzen”
Ceza hukuku, düşünsel densizlikleri ayıklamak, toplumun “nasırına basan” fikirleri terbiye etmek veya siyasi nezaketi zorla tesis etmek için var olan bir araç değildir. Ceza hukukunun görevi, toplumsal barışı ve kamu güvenliğini somut biçimde tehdit eden fiilleri yaptırıma bağlamaktır. Beğenmediğimiz düşüncelerle mücadele etmenin yolu savcılıklar ve cezaevleri değil; karşı söz, nitelikli eleştiri ve kamusal tartışmadır. Aksi hâlde ceza hukuku, devletin elinde bir “ahlak muhafızı” sopasına dönüşür ki bu, demokratik hukuk devletinin inkârıdır.
Anayasal düzen özü itibarıyla riskli bir düzendir. Özgürlük, doğası gereği belirli bir riski göze almayı gerektirir. Riski göze almayan devlet, totaliter devlet olur. İnsanların serbestçe konuştuğu bir yerde, saçmalama, incitme, şoke etme ve hata yapma ihtimali her zaman vardır. Devletin görevi, bu riski sıfıra indirmek için toplumu susturmak değil; şiddete varmadığı sürece bu çoğulculuğun yarattığı gerilimi hukuk içinde yönetmektir. Eğer devlet, vatandaşlarının “yanlış yapma” veya “saçmalama” özgürlüğünü elinden alarak mutlak bir güvenlik veya mutlak bir “doğru” alanı yaratmaya kalkışırsa, orada artık özgürlükten söz edilemez.
TCK 216: Tehlikeyle İlgilenir, Fikrin Kalitesiyle Değil
Aysever’in tutuklanmasına gerekçe gösterilen Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi, hukuk tarihimizin en çok tartışılan, en çok suistimal edilen maddelerinden biridir. Oysa kanun koyucu, bu maddeyi keyfi uygulamalara kapı aralamamak adına son derece dar ve sınırlı şartlara bağlamıştır. Hukuk tekniği açısından bakıldığında, suçun oluşması için üç temel şartın birlikte........