Hıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? |
Bazı dinler kabile dinidir. Din, genişleyerek arınmıştır. Hak din, herkesi içeren dindir. Kabile dinini evrenselliğe doğru açan, patlatan önemli bir kırılma noktası Hıristiyanlıktı. Hıristiyanlık bu çabasında tam başarılı olamadı. Herkese ulaşma niyetinde bir sorun yoktu. Tüm insanlara hitap noktasında doğru yerdeydi. Başarısızlığın sebebi başkaydı. Hıristiyanlığın yaşadığı zorluk Tanrının insandan özerkliğini (tenzih) koruyamaması, Tanrıyı insandan koparamaması oldu. Bir insan olan İsa bütün insanlar kümesinin dışında kaldı. Bütün insanlığı kapsayan evrenselleştirme çabasını gerçekleştiren din İslam oldu. İslam herkesi içeren din olduğu ve daha fazla genişleme imkanı kalmadığı için son dindir. İslamın son din olmasının sebebi Müslümanların bunu iddia ediyor olması değil, İslamın bir din olarak sahip olduğu özelliklerdir.
Din İslamla evrimini tamamlamıştır. Din İslamla bitmiştir. Ondan sonra gelecek bir dine alemde yer kalmamıştır. Önceki dinlerle bazı süreklilikler olduğu gibi kopuşlar da vardır. İslamın bu aşkınlık ve tamamlanmışlık özelliği bazan Müslümanların diğer dinlerle rekabet ve bencilliğinin yolaçtığı ihlallerle görünmezleşebilmektedir. Mesela “kurtuluş” fikri İslamda var mıdır? İslama nasıl, niye girmiştir ve ne işe yaramaktadır? Hıristiyanlıkta olduğu gibi İslamda da “kurtuluş” fikrine gerçekten ihtiyaç var mı?
Hıristiyanlıkta kurtuluş için İsa’ya teslim olmak gerekiyor. Müslümanların sandığından daha karmaşık bir talep bu. Kurtulmak, cennete gitmekten çok, bir tür beraat etmek, kötü olmaktan ruhunu kurtarmak demek. Buradaki inanmak da inanmaktan fazla bir şey.
Kurtuluş fikrinin cazibesi tartışılamaz. Kurtulmak varkalmanın, hayatta kalmanın, rızaya ermenin en kestirme ve en sorumsuz biçimidir. Kurtuluş fikrinde sorumluluk oldubittiye getirilerek ortadan kaldırılır. Kurtuluş veya necat bir süreç iken bir operasyona dönüşür. Bir maç iken bir skordan ibaret kalır. Kurtuluş işlemi bir kaybetmişliğin, zımni veya deklare edilmiş bir suçluluğun affedilmesi anlamına geldiği için “normal” bir yargılama biçimi değildir. Muhakeme gerektirmez. Kurtuluş manevi fırsatçılık ve suçluluk psikolojisinin bir dışavurumudur. Kurtuluşun muhatabı keyfiliktir, sorumluluk değil. Kurtuluş fikri halk dininin çok rağbet gören bir metaıdır. Bir ihtiyaca cevap verir. Bu ihtiyacın dinde, siyasette, popüler kültürde çeşitli tecellileri vardır: Mehdi, mesih ve hatta süpermen bu kabilden kurtuluşun somutlaşmalarıdır.
Hıristiyanlıktaki İsa tecrübesinin üstüne bina edilen “kurtuluş” fikri, kurtulmak için Allah’a imanı değil İsa’ya biatı esas aldı. Neden? Çünkü İsa’ya biatın Allah’a iman olduğu varsayılıyordu. O yüzden Hıristiyanlar “İsa’sız necatın mümkün olamayacağı” gibi garip bir sonuca kendilerini mahkum ettiler. Bunun da hıncını ve bedelini İsa’ya inanmayanların gafletine tepki göstererek onlardan veya üzülerek kendi kendilerinden çıkardılar. İsa’nın çektiği acı ile insanın günahlılığı arasında kefaret köprüsü kurarak iki tarafı birbiriyle meşrulaştırmak zorunda kaldılar.
Kurtuluş fikrinin yapısal temelleri Hıristiyanlık öncesindeki pagan ve büyü kültüründe aranabilir. İlahi olanla karşılaşmanın part-time olduğu bu tapınaklar çağında bir tehdit olan ruhlara (tanrılara) kurban’lar verilmek suretiyle onların gazabından sakınmak mümkün oluyordu. Onlara yemek vermek (ölüler yemeği), onlara insan feda etmek veya hayvan sunmak (kurban kesmek) gerekirdi. Hatta günümüzde günah keçisi anlamında kullanılan “scapegoat” ibaresi kurtulmak için feda edilen keçi (escape-goat) demektir. Köprü geçişi gibi ücretli idi geçiş. İşte para ile, feda........